Hz. Salih, taşkınlık yapan Medyen Kavmine şunu demek istemiştir: ‘Önderlikleri altında kötü bir hayat tarzı takip ettiğiniz reislerinize, rehberlerinize ve yöneticilerinize itaatten vazgeçin. Bunlar tüm ahlak sınırlarını aşmışlardır. Hiçbir ıslah hareketinde bulunmazlar ve benimsedikleri her hayat sistemini bozarlar. Sizin için tek kurtuluş ve mutluluk yolu Allah’tan korkmanız, kötülük önderlerine itaati bırakıp bana itaat etmenizdir. Çünkü ben, Allah’ın Resulüyüm. Samimiyet ve dürüstlüğümün tümüyle farkındasınız. Giriştiğim ıslah hareketlerinde hiçbir kişisel çıkarım yoktur.’
“Bu uyarı yalnızca dini bir mesaj değil, aynı zamanda kültürel, ahlaki ve siyasal bir devrim niteliği de taşıyordu. Buna rağmen Kavmi O’nu, ‘büyülenmiş’, yani o devrin tabiriyle deli, aklını yitirmiş, cin çarpmış, büyünün etkisine girmiş, mecnun gibi tabirlerle kötülüyorlardı. Böylece kavmi O’nun, Allah’ın elçisi olduğuna inanmıyordu. Onlar: ‘Çünkü sen de bizim gibisin, sende hiçbir ayrıcalık ve hiçbir farklılık yok. Bununla birlikte, eğer Allah’ın seni elçisi olarak seçtiği iddianda doğru isen bize öyle açık bir mucize göster ki, senin gerçekten kâinatın Rabbi ve yaratıcısı tarafından gönderildiğine inanalım.’
Onların mucize talepleri üzerine dişi bir deve yaratılmıştı. Bu deve, onların görmeye alıştıkları bir deve değildi. Çünkü O’nun yaratılışı harikulade bir nitelik taşımalıdır ki, mucize kabul edilebilsin. Şayet Hz. Salih mucize olarak sıradan bir deveyi gösterecek olsaydı, bir peygamberden beklenmeyen bir davranış olurdu. Kuran’ın birçok yerinde bu devenin mucize özelliği taşıdığı açıklanmıştır.”[1]
“Bizi ayetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, evvelkilerin onları yalanlamış olmasıdır. Semud’a açık bir mucize olarak dişi deveyi verdik. O yüzden kendilerine zulmettiler. Oysa biz o mucizeleri, yalnız korkutmak için göndeririz. Oyun ve eğlence olsun diye değil.”[2]
[1] Mevdudi, Tefhimü’l Kur’an, IV, 26.
2İsra, 17, 59.