Bilim ve teknolojinin doruğa ulaştığı, insanın çağdaş medeniyetiyle övündüğü günümüzde de bazen meydana gelen depremler, volkan patlamaları, tsunamiler, bulaşıcı hastalıklar, terör olayları, küresel ısınma tehditleri ve çevre felaketleri gibi olayların insanları nasıl aciz bıraktığı ve büyük zararlara uğrattığına şahit olmaktayız. Yine İlahi kaynaklar, doğal afetlerle insanların günah, zulüm ve azgınlıklarıyla bağlantılı olduklarından bahseder.
Kutsal kitaplarda geçen kıssaların ve helak olan kavimlerin doğrudan doğruya Tarih, Coğrafya ve Arkeoloji gibi bilimlerin konuları arasında olması gerekirken, bu konulara çok az yer verildiği görülmektedir. Mesela, tarihte Nuh Tufanı, Lut Felaketi, Gölge Azabı, Arim Seli, Vezüf, Pompei, Santorini, Titanik gibi iz bırakan korkunç felaketler; depremler, tsunamiler, volkanik faaliyetler gibi olaylar insanları derinden sarsmış hatta bazı toplulukları toptan yok etmiştir.
Bu olaylar, insanların sapkınlık ve azgınlıklarıyla ilişkilendirilebilir mi? Afetler-günah-ceza bağlantısı her zaman tartışma konusu olmuş ve günümüzde de olmaya devam etmektedir. Bu gibi tartışmaların medeni ölçüler içinde sürmesi ve insanlık için en hayırlı sonuçlara ulaşması temenni edilir.
Ancak gerçek olan şu ki; bu felaketler, sadece doğal olayların birer sonucu olarak ele alınmış ve maddi boyutlarına dikkat çekilmiştir. İlahi kaynakların bahsettiği manevi yönleri, yani doğal afetlerin insan-günah-ceza bağlantısı göz ardı edilmiştir. Bütün kutsal kitaplar, korkunç felaketlerle helak olan azgın kavimlerin işledikleri büyük günahları sonucu, her birinin bir şekilde zuhur eden doğal felaketlerle toptan yok edildiği açık bir şekilde belirtilmektedir.
Aslında bilimsel araştırmalarda olay ve olgulara bir de bu yönüyle bakılması, insanların azgınlaşarak birbirlerine büyük zararlar vermesini frenleyebilir. Geçmiş olaylardan ders almak, kardeşçe birlikte yaşayıp birbirlerini sevmek, temel hak ve hürriyetlerine saygı göstermek ve birbirlerine zulmetmemek, insanlara insanca yaşama mutluluğunu kazandırabilir.