Biz nimete nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız? Kendileriyle, içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında (biri diğerinden) görünebilen şehirler var ettik ve arada yürüme (imkânlarını) takdir ettik: ‘Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın’ (dedik). Onlar ise :
‘Rabbimiz, seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır) dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece onları efsaneler (e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.[1]
Yukarıdaki ayetlerde belirtildiği gibi, Sebe Halkı, oldukça verimli, estetik yönüyle çarpıcı, bereketli bağ ve bahçeleri olan bir arazide yaşıyorlardı. O zamanlar oldukça işlek ticaret yolları üzerinde bulunan ve bu nedenle de refah düzeyi oldukça yüksek olan Sebe Ülkesi, o dönemin adeta bir süper gücü olmuştu. Fakat bu güzel nimetlerin değerini ne yazık ki anlayamadılar ve yapılan uyarıları dinlemediler. “Görmüyorlar mı; biz, suyu çorak toprağa sürüyoruz da onunla ekin bitiriyoruz; ondan hayvanları, kendileri yemektedir? Yine de görmüyorlar mı?”[2]
Burada kuran’da ‘Seylü’l Arim’ olarak geçen ve yukarıda kısaca özelliklerinden bahsedilen Arim Barajı veya Arim Vadisi’nden bahsetmek gerekir. Arim, ‘el-arame’ kelimesinin çoğulu olup, şiddetli yağmur, şiddetli sel, barajın yıkılması gibi anlamlara gelir. Baraj veya sel baskınının meydana geldiği vadinin ismi olarak da iddia edilmiştir. Zira ‘arim’ Yemence ‘set’ anlamına gelmektedir.
Barajı delip patlamasına ‘arim’ denilen fareler vesile olduğu için, Arapça bu sele ‘arim’ seli dendiği de söylenir.[3] Kuran’da isim tamlaması halinde ‘Seylü’l-Arim’[4] şeklinde geçtiğinden Arim Barajı veya barajın bulunduğu vadinin adı olduğu anlaşılmaktadır. Tefsirlerde, Me’rib’deki bu barajı, ilk defa adı ‘Sebe’ olan Yemen hükümdarının yaptırdığı rivayet edilir.
[1] Sebe, 34, 15–19.
2 Sebe, 34, 45.
3 Kurtubi Tefsir, XIV, 285.
4 Sebe, 34, 16.