Allah Sebelilere ticari faaliyetleriyle ilgili olarak da yararlanabilecekleri çok avantajlı bir coğrafi konum bahsetmişti. Doğu ile batı arasındaki ticaret araçlarını bin yıldan fazla tekellerinde tuttular. Limanlarına Çin’den İpek, Endonezya ve Malabar’dan baharatlar, Hindistan’dan dokuma ve kılıçlar, Güney Afrika’dan zenci köleler maymunlar, devekuşu tüyleri fildişi gibi kaynaklar geliyordu.
Bu malları Roma ve Yunanistan’a nakletmek için Mısır ve Suriyeli tacirlere satıyorlardı. Ayrıca Sebeliler Mısır, Suriye, Roma ve Yunanistan’da büyük revaç bulan buhur, anber, mür ve daha birçok parfümler üretip satıyorlardı.
Sebeliler zamanının uluslararası öneme sahip iki önemli ticaret yolu olan kara ve deniz ticaret yollarını uzun süre kontrolleri altında tutmuşlardı. Özellikle deniz ticaret yoluna bin yıldan fazla egemen oldular. Kızıldeniz’in esrarengiz muson rüzgârlarını, dalgalarını, kayalıklarını, emin limanlarını sadece Sebeliler biliyorlardı. O zamanlar hiçbir kavim bu tehlikeli sularda denizcilik yapmaya cesaret edemiyordu.
Bu deniz yoluyla Sebeliler gelen ticaret mallarını Ürdün ve Mısır limanlarına ulaştırıyorlardı. Ayrıca Aden ve Hadramevt’den gelen karayolları Marib’de birleşerek oradan da Mekke, Cidde, Yesrib, El-Ula, Tebuk ve Eyke’den Petra’ya ulaşıyordu. Kur’an da da belirtildiği gibi Yemen’den Suriye’ye kadar uzanan bu yol boyunca ticaret kervanlarının gece ve gündüz uğradığı birçok Sebe kolonisi kurulmuştur.
Bu kolonilerin kalıntılarına ve Sebe, Himyeri kitabelerine bugün de bu antik yol üzerinde rastlamak mümkündür. Kuran’da: “Onların diyarlarıyla, feyiz ve bereket verdiğimiz kutlu beldeler arasında sırt sırta vermiş, obiri birinden görülebilen nice kasabalar var ettik ve bunlar arasında düzenli ulaşım imkânları sağladık. Oralarda geceler ve gündüzler boyunca, güven içinde gezin dolaşın! dedik”[1] ifadesiyle Yemen-Suriye yolu üzerinde birbirine yakın, kolayca bulunan ve konaklama ihtiyaçlarına cevap veren kasabalara işaret edilmiştir.