“Eksik ölçüp tartanların vay haline ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar. Onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler. Yoksa diriltileceklerini sanmıyorlar mı? Büyük bir günde. İnsanların, âlemlerin Rabbi için kalkacağı günde.”[1]
Kuran’ın daha birçok yerinde alış-verişte hile yapmak şiddetli bir şekilde kınanmıştır. Medyen Kavmi’ne de bu sebepten dolayı azap inmiştir. Çünkü onlar, Hz. Şuayb’ın kendilerine ısrarla yaptığı ikazlara rağmen, bu kötülükten vazgeçmemişlerdi.
Kıyamet gününe dikkat çekilmesi ve büyük bir gün olarak nitelenmesi, bütün insanların ve cinlerin Allah’ın adaleti önüne çıkarılması ve o gün ceza ve mükâfat verilmesi hakkında, kendileriyle ilgili olarak çok önemli bir kararın verileceği gün olmasından dolayıdır.
Medyen Halkı’nın ileri gelenleri, ‘eğer doğruluk, dürüstlük, ahlak ve iyilik gibi hususları temel ilkeler olarak kabul edersek ve uygularsak, tümüyle mahvoluruz. Ticaretimizi doğruluk ve dürüstlük içinde yaparsak ticaretimiz büyümez ve gelişmez. En önemli kervanların geçiş noktası olan şu stratejik konumumuzdan yararlanmayız. Böylece de bölgedeki hâkimiyet ve etkinliğimiz sona erer’ diyorlardı.
Aynı tavır Hak’tan ayrılan bütün zalim topluluklarda görülmüştür. Mekke müşriklerinde de bariz bir şekilde bu düşünce hâkim idi. Günümüz dünyasında da kuvveti üstün tutan ve bunu hak sahibi olarak gören toplumlarda bu haksız ve zalimce düşünce hâkimdir. Yalan, hile, aldatma, talan, karaborsa, faiz ve fırsatçılık gibi ahlaksızlıklara başvurmadan ticaret, siyaset ve diğer dünya işlerinin yürütülmesinin imkânsız olduğu düşüncesi, tarih boyunca çökmüş ve iflas etmiş bütün toplumların ortak görüşü olagelmiştir.
Özellikle şirk ve ticari ahlaksızlıkları gibi iki önemli büyük günahları bakımından kavmini ıslah etmek için yaptığı uyarıları dikkate almayan Medyen Kavmi’ne gönderilen Hz. Şuayb, Kendilerinden öncekileri helak eden felaketlerin kendilerini de yakalayacağını söyleyerek kendilerini uyarmıştır. Hatta çok yakınlarında ve çok da kısa sayılabilecek bir süre önce Lut Kavmi’nin başına gelenleri onlara örnek olarak hatırlatmıştır.
Gerçekten de Lut ve Medyen Kavimlerinin yaşadıkları yer ve zaman incelendiğinde, bir birine çok yakın zaman ve mekânlarda hayat sürdürdükleri görülür. Bu iki kavim takriben 600 yıl gibi kısa sayılabilecek bir ara ile bir birine komşu olan bir bölgede yaşamışlardır. Lut kavmi yaşadığı ölüdeniz (Lut Gölü) ile Medyen ve Eyke Halkı’nın yaşadığı Akabe Körfezi ve Kızıldeniz’in doğu bölgeleri arasında sadece birkaç yüz kilometrelik bir mesafe vardır.
[1] Mutaffifin, 83, 1–6.