Kutsal kitaplar, günah-ceza ilgisinden sıkça bahsederler. Zaman geçtikçe korkunç akıbetleri çabuk unutan günahkâr toplulukları, bu azapların sanki kendilerine hiç ulaşmayacağını sanarak haddi aşmaya devam edenleri uyarırlar. Günah-ceza bağlantısı tartışıladursun, günümüz dünyasında da günahlar, haksızlıklar, zulüm ve azgınlıklar devam etmektedir. Bu kötülüklerle doğal afetler arasında ilgi kuranların sayısı az değildir. Bu inancı taşıyanlara göre, korkunç felaketlerin geçmişteki azgınları aniden nasıl yakalamışsa, her an kendilerini de yakalayabileceğini ileri sürerler.
Günümüzde bilim ve tekniğin kat ettiği yol insanın yaşamını çok daha kolaylaştırmıştır. Ancak zaman zaman meydana gelen depremler, volkan patlamaları, tsunamiler, bulaşıcı hastalıklar, küresel ısınmanın olumsuz sonuçları, çevre felaketleri gibi olaylar insanlara yapılan ikazlar mıdır? Büyük felaketlerin karşısında bilim teknik ve çağdaş medeniyetiyle övünen toplumlar çaresiz kalmaktadırlar.
İnsanlara düşen en akıllıca tutum, ibretle düşünüp geçmiş olaylardan ders almaktır. Üzerinde yaşadığımız yeryüzü, geçmişte ibret alınması gereken olay ve yaşantıların sayısız örnekleriyle doludur. “Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah’ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir.[1]
[1] Fatır, 35, 44.