Özet:
Bilimin bugünkü yönelimlerinin 19. yüzyıl mekanik determinist bakış açısını esnettiği ve metafizikle bağ kurma girişimlerinin önceki dönemlere göre daha ciddi girişimler olarak değerlendirildiği gözlemlenebilir. Çoğunlukla doğa bilimlerinin çalışma biçimi ile uyumlu ilerleyen Coğrafya çalışmalarının “insan” faktörü odağa alındığında belirli bir esneklik içeren bir alana doğru hamle yapması söz konusudur. Bu sebeple kutsal metinlerde ifadesini bulan coğrafi mekânların gerçek coğrafi mekânlar olma özelliklerinin yanında simgesel anlamları vardır.
Kutsal kitaplardaki kıssaların önerdikleri yaşama biçiminin yanında olayların geçtiği coğrafyaların da ortaklığından kaynaklanan benzerlikleri göze çarpar. Daha çok iyiye, doğruya ve güzele çağrılan insan topluluklarının bu çağrıya duyarsızlıkları karşısında bir cezalandırma biçimi olarak dikkat çeken doğal afetlerin de bu manada sembolik manaları vardır. Bu sembollerin coğrafi terimlerle ve mekânlarla eş süreçli değerlendirilmesi, değerler aktarımı noktasında ufuk açıcı yorumlara olanak tanır.
Bu çalışmada Nuh, Ad, Lut, Semud, Medyen, Eyke ve Sebe kavimlerinin kutsal kitaplardaki sosyolojik ve coğrafi özelliklerinden kısaca bahsedilmiş, başlarına gelen tufan, deprem, sel, kasırga gibi doğal afetler; kutsal kitaplarda verilen bilgiler çerçevesinde açıklanmaya çalışılmıştır. Bu kavimlerin yaşadığı ve olayların geçtiği yerlerin haritalarına yer verilerek, buralarda yapılan bilimsel araştırmalar sonucu elde edilen verilerin yorumlarına dikkat çekilmiştir.
TAKDİM
“Geçmişten adam hisse kaparmış. Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?
Tarih’i “tekerrür” diye tarif ediyorlar,
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
M.A. ERSOY