ÂDEM’İN İKİ OĞLU KABİL VE HABİL
Hz. Âdem, Allah’ın bu emrini Hz. Havva’ya da bildirerek oğullarının emre uymaları için onun da teklifi onlara iletmesini istedi. Ancak oğullarına bu teklifi sunan Hz. Havva da aynı şekilde Kâbil’in itirazı ile karşılaştı. Kâbil bu teklife kızarak ‘bu ancak O’nun (Hz. Âdem’in) isteğidir, Allah bunu emretmez.’ dedi.
Âdem Aleyhisselam ise emri tekrarlayarak, aksinin ona helal olmayacağını söyledi. Eğer tatmin olmayıp muhakeme olmak istiyorlarsa, Allah’a birer kurban takdim etmelerini, O, kimin kurbanını kabul ederse o doğrultuda hareket etmelerini önerdi.
İkisi de bu teklifi kabul ettiler. Geçimini hayvan besleyerek sağlayan ve davar sahibi olan Habil, hayvanının en iyisini kurbanlık için ayırırken, çiftçilik yapan Kâbil ürününün en kötüsünü kurban edilmek üzere ayırdı. Her ikisi de kurbanlıklarını sunmak için ve yanlarında Âdem Aleyhisselam da bulunmak üzere o zaman yaşamakta oldukları Hindistan’daki Nevz Dağı’na çıktılar.
Bu sırada Kâbil 25, Habil ise 20 yaşında idi. Habil takdire rıza gösteren, iyi kalpli, Rabbini bilen itaatkâr bir kişiliğe sahipti. Kâbil ise kötü niyetli, isyankâr ve kibirliydi. Kurbanı kabul edilsin veya edilmesin, ilahi emri çiğneyip mutlaka ikiz kız kardeşiyle evlenmek eğilimindeydi.
Kurbanlar kabule sunulurken, gökten bir ateş inerek Habil’in kurbanını yaktı ve bu kurbanın kabul edilme işaretini verirken, Kâbil’in kurbanının ötelendiğini belirtti. Bu duruma daha da kızan Kâbil’in kıskançlığı ve azgınlığı arttı.
Bu olay Kuran’da şu şekilde geçer: “ Onlara Âdem’in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: “Onlar Allah’a yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen demişti ki: ‘seni mutlaka öldüreceğim.’ Öbürü de: ‘Allah, ancak korkup sakınanlardan kabul eder.”
Yani, kurbanı kabul edilen Habil, kurbanı kabul edilmeyen Kâbil’e: ‘senin kurbanın kabul edilmemesi benim suçum değildir; takva sahibi olmadığından senin kurbanın kabul edilmiyor. Bu yüzden beni öldürmeye girişmek yerine, kalbine takvayı yerleştirmeye bak’ demiş oluyor.