Yine Kuran’da, Yüce Allah’ın ilk insanı yaratması ile ilgili kıssadan şöyle bahsedilmektedir: “Hani Rabbin meleklere: “Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim” demişti.
Onlar da: “Biz seni şükrünle yüceltir ve sürekli takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek birini mi var edeceksin?” dediler. Allah: “Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim.” dedi.
Ayette geçen ‘halife’ vekil ve temsilci demektir. Allah, yeryüzünde iradesini temsil etmek üzere insanı yaratmış, orada ilahi hükümranlığı gerçekleştirme görevini de ona vermiştir. Ama bunun karşılığında ondan hesap soracağını belirtmektedir.
Bir ayette “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir. (Allah bu emaneti insana vermek suretiyle), münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tövbesini kabul buyuracaktır.
Allah bağışlayandır, merhamet edendir. Bu ayetlerde, insana yüklenen emanet, işlenmesinde sevap, terkinde ikab olan ibadet ve davranışlarla, akıl ve düşünce kabiliyetidir. Kulluk ve akıl emanetlerine riayet edilmezse zulüm ve bilgisizliğe sapılmış olur. Bu emaneti vermekle Allah, insanı teklifleriyle sorumlu tutmuş ve böylece onu imtihan etmiştir.
Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışı ile ilgili olarak verdiği bilgilerle insanlık tarihinin bir bölümüne, başka türlü ispatlanması mümkün olmayan, insanın yaratılışına ışık tutmaktadır. Şüphesiz bu, daha güvenilir bir bilgi olup, sadece tahmine ve yerin altından çıkarılan kemiklere dayanan bilgiden çok daha önemlidir.
Her şeyin ötesinde bu bilgi insanı, zavallı bir evrim yaratığı seviyesinden, Allah’ın en şerefli yaratığı, melekler ve her şeyin secde ettiği, Allah’ın yeryüzündeki halifesi seviyesine çıkarmaktadır. Halife ise, kendisine otorite tarafından verilen görevleri, onun yerine kullanan kişidir. O halde insan mâlik olmayıp, sadece Allah’ın temsilcisidir.
Kendisine Allah tarafından verilenler dışında hiçbir güce sahip değildir. Bu nedenle kendi isteklerini yapma hakkına da sahip değildir. Onun görevi, temsil ettiği otoritenin (Allah’ın) isteklerini yerine getirmektir.
Eğer verilen yetkileri kendisinin sanır veya bu yetkileri kendi arzuları doğrultusunda kullanırsa veya bir başkasının hâkimiyetini kabul edip, onun isteklerine boyun eğerse, bu yaratana karşı isyan ve ihanet olur.