Son yıllarda gittikçe daha fazla önem kazanan alternatif turizm, “kitle turizmine tepki biçiminde, onun alternatifi olarak doğmuştur. Bu nedenle, kitle turizmi ‘hard-sert’ olarak nitelendirilirken, alternatif turizm ‘soft-yumuşak’ olarak tanımlanır.
Ayrıca ‘yeşil, kırsal ve eko turizm’ gibi isimlerle de tanımlanmaktadır. Eko turizm, kitle turizminin olumsuz etkilerini en aza indirebilme olanağı yarattığı ve sürdürülebilir kaynak yönetiminde bir inceleme alanı olarak dikkate alındığı için alternatif turizm olarak adlandırılmaktadır.
Çiftlik evlerinde pansiyonerlik; küçük otel, motel ve pansiyonlarda konaklama, balıkçı köyleri ya da dağ köyleri gibi küçük yerleşim topluluklarında oda kiralama gibi küçük ölçekli turizm türleri sürdürülebilir turizm anlayışını tanımlamaktadır. Sürdürülebilir turizmin bazı karşılıkları kırsal turizmle eşanlamlı kullanılabilmektedir.
Eko-turizm, her ne kadar son yıllarda sıkça duyulan bir kavram haline gelmiş olsa da ilk kez 1983 yılında Ceballos-Lascurain tarafından kullanılan bu kavram doğa turizmini tanımlayan tek kavram değildir. Eko-turizmle ilgili, doğa turizmi, doğa tabanlı ya da doğa merkezli turizm, yabanıl turizm, sürdürülebilir turizm, düşük etkili turizm, alternatif turizm, yumuşak turizm, macera turizmi, kırsal turizm, kültürel turizm, bilimsel turizm, inceleme turizmi gibi 35 civarında terim kullanılmaktadır.”
Türkiye gibi iklim, yer şekilleri, flora, fauna ve hidrografik özellikler ile sosyal ve kültürel farklılıkların ve zenginliklerin zirve yaptığı bir ortamda alternatif turizme yönelme daha büyük bir önem arz etmektedir. Bu yüzden bu tür turizmin geliştirilmesi, dünya turizminden daha fazla pay alma yarışı sürecinin yaşandığı bir dönemde özellikle Türkiye açısından büyük önem arz etmektedir.
Gerek ülkemizde ve gerekse dünyada uzun yıllardır süregelen geleneksel turizmin hâkimiyetini kırmak kolay değildir. Ancak birçok yönden daha faydalı olan alternatif turizme yönelmede de daha fazla zaman kaybedilmemelidir. Bu yolda önemli engeller yok değildir.
“Dünya turizm hareketlerine geç konu olmuş Türkiye için, aslında başlangıçta turistik ürün olarak öncelikli kültürel varlıklar öne çıkmıştır. Ancak başlangıçtaki talebin miktarı ve buna bağlı olarak ta yatırımlar oldukça sınırlı bir düzeyde gerçekleşmiştir.
1980’lerden sonra yaşanan Türkiye turizm hamlesinden sonra ise turizm ürünü ve buna bağlı olarak yatırımlar, ağırlıklı olarak coğrafi zenginliklere dayalı biçimde gerçekleştirilmiştir. Günümüzde Türk turizmi gerek mevcut pazarlara ve gerekse yöneldiği yeni hedef pazarlara ağırlıklı olarak var olan ürünleriyle cevap vermektedir.