Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki bunları kovup da zalimlerden olasın![1] Kureyş büyükleri Resulullah’ın (sav) yanına geldikleri zaman fakir müminlerin yanlarında bulunmalarını istemiyorlardı. Resulullah da onların isteklerine uyarak bu müminleri yanından çıkarmak istedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, Peygamberi bu ayetle uyardı. “ ‘Aramızda Allah’ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı?’ demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?”[2] Kâfirler, iman şerefine ermiş fakir müminlerin, Peygamberin yanında kendileriyle aynı seviyede tutulmalarını hazmedemediler. Hâlbuki Allah katında zengin fakir ayrımı yoktur, üstünlük iman ve takvaya dayanmaktadır. Onlar bu şekilde bir imtihana tabi tutuldular, inananlar kazandılar, gururuna yediremeyenler ise kaybettiler.[3]
Mademki insanın ana ve babasını, ırkını, rengini, doğum yerini vb. gibi özelliklerini seçme şansı yoktur, o halde yaratanın takdirine rıza göstermekten başka çaresi de yoktur. Yaratanın boyasını beğenmemek, O’nu beğenmemek demektir ve apaçık bir azgınlıktır. Bu tutum ilahi takdiri değiştiremeyeceği gibi, sahibini de dalalete sürükler. Bu konuda, “yaratılanı hoş gör, Yaratandan ötürü” sözü ne kadar yerinde kullanılmıştır. Yüce Kitap, insanları mensup olduğu farklılıkları, diğer insanların aleyhinde kullanma ve kendilerini beğenerek üstünlük taslayıp böbürlenenleri daha başka ayetlerde şöyle uyarmaktadır: “Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ve O’ndan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Hep aynı köktensiniz (insanlık bakımından aranızda fark yoktur). Şüphesiz Allah sizin üzerinize gözetleyicidir. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.[4]
İslam Peygamberi de kavmiyet davası gütmeyi kesinlikle yasaklamıştır. Bu konudaki bir hadisi şöyledir: “Irkçılık davasına kalkışan, onu davet eden, onu geçerli hale getirmek isteyen, ırkçılık uğrunda savaşan ve bu uğurda ölen bizden değildir.[5] Bir başka hadisinde: “Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Hepiniz Âdemdensiniz, Âdem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, beyazın siyah üzerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadaır (Allah’tan korkup sakınmaktadır).”[6]
Kuran’da bütün insanların Hz. Âdem ve Havva’dan yaratıldığına dair daha pek çok ayet vardır. Sonra bütün insanlar bu ilk çiftten yaratılarak çoğalmışlardır. Bu konuda Kuran’da geçen ayetlerden bazıları da şöyledir: “O, sizi tek bir nefisten yaratandır. Sizin için bir karar (kalış) ve emanet olarak konuluş yeri (annelerin rahmi) vardır. Kavrayabilen bir topluluk için ayetleri birer birer açıkladık”[7]. “O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için O’ndan eşini var etti. O’nu (eşini) örtüp bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla bir süre gezindi[8].
Mevdudi, bu ayeti Tefhimu’l Kur’an’da geniş bir şekilde açıklayarak şunları kaydetmiştir: Bu ayette bütün insanlara hitap edilerek, insanlık tarihi boyunca hemen bütün toplumlarda görülen ve büyük bir sapıklık olan ırkçılık hastalığına dikkat çekilerek bu hastalığa yakalananlara şifa dağıtılmaktadır. İnsanoğlu nesil, renk, dil, vatan ve milliyet taassubu içinde her zaman kendinden olanı, kendi dışından olana üstün tutma eğilimine girmiştir. Bu yanlışlık akıl, mantık ve ahlak temeli üzerine değil, yaratılışın farklılık gösteren hikmetlerini kabullenmeme temeline oturtulmuştur. Bazen bir soy, kabile veya nesil; bazen de bir coğrafya parçası, bir renk veya dil esas alınarak insanlar haksız ayrımlara maruz bırakılmışlardır. Kendinden olanlara daha iyi sevgi ve bağlılık, yardımlaşma şefkat ve merhamet; diğerlerine ise nefret, düşmanlık, aşağılama, hakaret, işkence ve zulüm uygulanmıştır.
Resim: 3- Devlet Güçleri Bile Renginden Dolayı İnsanlara Pervasızca İşkenceler Uygulamıştır.
[1] Enam, 52.[2] Enam, 53.[3] TDVY, Kur’ah-ı Kerim Açıklamalı Meali,126.[4] Nisa, 1, 25, 36.[5] Sünen-i Ebu Davud.[6] Tirmizi[7] Enam, 98[8] Araf, 189.