Kadir Gecesi; Fahr-i Kâinât Efendimiz’in, Allah katında ne büyük kıymete nâil ve mazhar olduğunun nişânesi. Cenâb-ı Hak; Peygamber Efendimiz’i ne kadar seviyor ki, bir gecede bin aylık ecir lutfediyor.
Biz de ümmet-i Muhammed olmanın şükran borcu içerisinde olacağız, O’nun izinden gideceğiz. O’nu mahşerde mahcup etmeyeceğiz. Zira O -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ; “Sakın, (günah işleyerek, mahşerde) yüzümü kara çıkarmayınız!..” buyurdu.
Bu dünyada da amellerimiz O’na arz edilmekte. Hadîs-i Şerifte buyurulur: “Sağlığım sizin için hayırlıdır: Siz benimle konuşursunuz; ben de sizinle konuşurum! Vefâtım da sizin için hayırlıdır: Amelleriniz bana arz olunur; Hayırlı amellerinizi gördüğümde, ondan dolayı Allâh’a hamd ederim; Kötü amellerinizi gördüğümde ise sizin için Allah’tan mağfiret dilerim.”
Yine hadîs-i şerifte buyurulur: “Sizin amelleriniz akrabalarınızdan ve kabilenizden vefat edenlere arz edilir. Eğer amelleriniz hayırlı ise onunla sevinirler. Hayırlı değilse; «Allâh’ım, bizi hidâyete erdirdiğin gibi onları da hidâyete erdirmeden canlarını alma!» diye duâ ederler.”
Âyet-i kerîmede de Fahr-i Kâinât Efendimiz’in bize şahitliği şöyle ifade buyurulmakta: “İşte böylece sizi vasat bir ümmet yaptık ki, bütün insanlar üzerine şahitler olasınız, Rasûl (Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ) de sizin üzerinize şahit olsun…” (el-Bakara, 143)
O hâlde, dâimâ düşünmeliyiz: Her hâlimizde; Allah Rasûlü benim yanımda olsaydı, benim bu hâlime tebessüm eder miydi? Yoksa O’nu üzer miydim? Şayet; bu endişe ile, Fahr-i Kâinât Efendimiz’i üzmeyen talebeleri; O’nun yüzünü kara çıkarmayan, mübârek vechini tebessüm ettiren ümmeti olabilirsek; âhirette de ecir ve mükâfâtına ereriz. Yûnus Sûresi’nin 62. âyet-i kerîmesinde buyurulur: “Bilesiniz ki, Allâh’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.” İnşâallah Ramazân-ı şerif bizim için böyle bir lütfa mazhariyet mevsimi olur.
Yine tefekkür etmeliyiz: Geçen sene Ramazan’da bizimle olan bazı kardeşlerimiz, bu Ramazan’da aramızda değil. Belki bizim de bu Ramazan son Ramazan’ımız olabilir. Cenâb-ı Hak, cümlemize Ramazân-ı şerîfin heyecanını lutfeylesin! Cenâb-ı Hak, bizleri Peygamberi’nin iki dünyada kalben ve fiilen yanında olan hayırlı ümmeti eylesin! Ferdî ve içtimâî ibâdetlerimize; ashâb-ı kirâmın rûhâniyetinden hisseler nasîb eyleyerek, cümlesini ahsen-i kabul ile makbul buyursun! Âmîn!..
Yine Kadir Gecesi’nde yapılacak en güzel ibadetlerden bir tanesi de çok çok salavat-ı şerife getirmektir. Übey ibni Ka’b (r.a) şöyle dedi: “Gecenin üçte biri geçince Rasûlullah (s.a) uyanıp kalktı ve şöyle buyurdu: «Ey insanlar! Allah’ı zikreden! Yeri, yerinden oynatan birinci sûr üflenecek. Arkasından ikincisi gelecek. Ölüm bütün şiddetiyle gelip çatacak. »” Übey (r.a) diyor ki: “Rasulullah’a sordum: Ya Rasûlullah! Ben sana çokça salavat-ı şerife getiriyorum, acaba bunu ne kadar yapmam gerekir? «Dilediğin kadar yap. » buyurdular. Sonra yine sordum: Dualarımın dörtte birini salavat-ı şerifeye ayırsam uygun olur mu? «Dilediğin kadarını ayır, ama daha fazla zaman ayırırsan senin için daha iyi olur.» buyurdular. tekrardan: öyleyse, duamın yarısını salavat-ı şerifeye ayırsam dedim. buyurdular ki: «dilediğin kadar yap, ama daha fazla zaman ayırırsan senin için daha hayırlı olur. » Yine sordum: şu halde üçte ikisi yeter mi? Buyurdular: «istediğin kadar yap, ama artırırsan senin için daha hayırlı olur.» Yine dayanamayıp sordum öyleyse, duaya ayırdığım zamanın hepsinde Sana salavat-ı şerife getirsem nasıl olur? Allah Rasulü şu müjdeyi verdiler: «O takdirde Allah bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar. » buyurdular.”
Peygamberimiz (s.a) nafile ibadetlerin arzu edildiği kadar yapılması gerektiğini ısrarla belirtiyorlar. Salavat-ı Şerife getirmek değerli bir ibadettir. Salavat-ı Şerife getirmek dünyaya ve ahirete ait sıkıntılardan kurtarır biiznillah!