Mustafa Canlı bey kardeşimiz Ramazan-ı Şerif ayının bir mağfiret iklimi olduğunu bir yazısında nede güzel anlatmıştır:
“Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bize öğrettiği; “Allah’ım! Receb ve Şaban aylarını hakkımızda mübârek eyle ve bizi (hayırlısıyla) Ramazan ayına ulaştır.” duâsını yaparak geldik bu günlere. Sonunda kavuştuk elhamdülillâh. Rabbim bizleri, bu mübârek ayın kıymetini bilenlerden eylesin.
Zira Ramazan ayı öyle mübârek bir aydır ki, Receb ve Şaban ayları şeref ve izzetini ağırlıklı olarak bu mübârek aydan alırlar.
Yüce kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’in nâzil olmaya başladığı Ramazan ayı ne yüce ne mübârek bir aydır. O Kur’ân ki rehberimiz, baş tâcımızdır.
Onun için Ramazan Kur’ân’dır. Bu ayda nâzil olmaya başlayan Kur’ân; hatimler edilerek, tilâvet olunarak mü’min gönüllerde ayrı bir yer edinir, neredeyse gündemden hiç düşmez. Bu ayda Kur’ân’la daha sarmaş dolaş olmalı, Kur’ân’ın ummanlar gibi feyz ve bereketinden olabildiğince istifade etmeli. Kur’ân bilmeyen mü’min kardeşlerimiz; özellikle bu ayı fırsat bilip Kur’ân okumasını öğrenmeli, bilen kardeşlerimiz de Kur’ân’ın ince mânâları üzerinde tefekkür edip, onları hayatına yansıtmalı.
Ramazan ibâdettir. Hem de özel bir ibâdet. Kudsî bir hadîs-i şerifte geçtiğine göre yüce Rabbimiz; “Oruç Ben’im içindir. Onun mükâfatını Ben vereceğim.” buyurmaktadır.
Ramazan kurbettir. Mü’min, kâmil bir oruçla birlikte Cenâb-ı Hakk’a yakınlaşır.
Ramazan oruçtur. Bu ayda mü’minler, yüce Rabbimiz’in emri gereği oruç tutarlar.
Oruç ise takvâdır. Yüce Rabbimiz, orucun farz kılınmasını insanlara ilân ederken şöyle buyurmaktadır: “Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınasınız diye size de sayılı günlerde farz kılındı... ” (el-Bakara, 2/183)
Oruç kalkandır. İçeriden ve dışarıdan gelebilecek her türlü saldırıdan seni koruyan bir kalkan... Oruç, kötülükleri emreden nefsinin bitmek tükenmek bilmeyen, sınır tanımayan arzu ve isteklerine karşı kalkan olduğu gibi; şeytanın vesveselerine, şeytanımsı insanların kötülüklerine karşı da kalkandır.
Oruç sağlıktır. Az yemenin bedenimize birçok faydası vardır. Az yemekle beraber rûhumuz rakîkleşir, düşüncemiz berraklaşır. Akıl sağlığı açısından da oruç, önemli bir ibâdettir.
Oruç sabırdır. Oruçluyken sabredeceksin, iftar vaktine kadar bir şey yemeyecek ve içmeyeceksin. Oruçluyken sabredeceksin; eline, diline, beline dikkat edeceksin. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; oruçlu kimsenin insanlara saygısızlık yapmamasını, kötü konuşmamasını, eğer biri kendisiyle dövüşmeye veya sövüşmeye kalkışırsa, iki defa; “Ben oruçluyum.” demesini tavsiye etmektedir. Onun için oruç bir sabır imtihanıdır. Sabrın zirvesinde olan Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; “Oruç, sabrın yarısıdır.” buyurarak bu durumu ne kadar veciz bir şekilde ortaya koymuştur.
Allah korusun, aksi takdirde emekler boşa gider. Nitekim Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır: “Oruç tutan nice kimseler vardır ki oruçtan nasibi sadece aç kalmaktır. Geceyi ibâdetle geçiren nice kimseler vardır ki kıyamdan nasibi sadece uykusuz kalmaktır.”