Kıymetli okuyucularım!
Hepimize lazım en güzel hasletleri Ahmet ibni Hanbel (r.a) naklediyor: “Kimde dört haslet -güzel huy- bulunursa, dünyada da ahirette de huzurlu olur. 1- Emaneti muhafaza ediyorsa, 2- Sözlerine yalan karıştırmıyorsa, 3- Güzel ahlak sahibi ise, 4- Yediklerini namuslu kazanıyorsa yani helal yiyorsa.” Allah dostlarıda öyle söylüyorlar: “Cemaatla namaz kılmak sünnet, helal kazanmak -helal yemek- farzdır.”
Büyük Allah dostu Süfyan-ı Sevri (r.h)’ye Cemaatla namazda ilk safın sevâplar derecesini sordular. O da şu câlibi dikkat cevabı verdi: “Siz, helal kazanıp helal yiyinde, hangi safta namaz kılarsanız kılın!” buyurdular. Yine Süfyan-ı Sevri (r.h): “Kişinin dindarlığı, ekmeğinin helalliği nispetindedir.” buyuruyor.
Yüce Rabbımız (c.c) Enfâl Sûresi 28. Ayetinde: “Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız, birer imtihandır. Büyük mükafat Allah’ın katındadır.” buyuruyor. Mevla'mızdan en büyük dileğimiz, mallarımız ve çocuklarımızın sevgisi, bizleri hainliğe -Allah’a kulluğumuza engel- sevk etmesin!
Enfâl Sûresi’nin 29. Ayetinin anlamıda biz inanan müslümanlara ümit veriyor: “Ey iman edenler! Eğer Allah’dan korkarsanız, O size iyi ile kötüyü ayırt edecek bir anlayış verir, günahlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah, büyük lütuf sahibidir.” buyuruyor. Hazreti Ali (r.a) öyle söylüyor: “Yeryüzünde iki eman vardır. Biri gitti, diğeri kaldı. Giden; Rasûlullah (s.a), kalan ise istiğfardır.
Sevgili okuyucuklarım!
Bağış ve affın zirveleştiği günlerde gönüllerimizi aydınlatacak güzel dua ve niyazlarımızı hep birlikte yüce Rabbimize arz edelim: “Ya Rabbi! Sen affedicisin, affı seversin, bizleri de affet!”
Oruçla geçirdiğimiz şu mübarek Ramazan-ı Şerif ayının son günlerinde, Efendimiz (s.a)’in oruçlulara verdiği şu müjdeye hep beraber kulak verelim: “Kıyamet günü gelip, kabirlerdekiler diriltilince, Allah Teala (c.c) Rıdvân isimli meleğe: “Ben, Oruç Tutanları aç ve susuz olarak kabirlerinden çıkardım. Onları karşıla ve bütün arzularını yerine getir.” der. Bunun üzerine Rıdvân, gılmanlara ve vildanlara nida ederek, Nurdan tabaklarla gelmelerini emreder. Kum tanelerinden, yağmur damlalarından, semanın yıldızlarından ve ağaçların yapraklarından daha çok gılman, ellerinde çeşit çeşit meyveler ve çok lezzetli içeceklerle beraber çok hoş yemekler getirir. Rıdvân’da, kendisine gelenleri teker teker doyurur ve “geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü (bugün) âfiyetle yeyin, için” (el- Hakka: 24) der.
Büyük Allah dostu Sultan-ül ârifin, M. Sami Ramazanoğlu hazretleri, sâhibul vefa Hacı Musa Topbaş (k.s) hazretlerine söylemiş olduğu, hepimiz için de örnek olacak önemli tavsiyesine kulak verip, hayatımıza yansıtalım inşâallah! M. Sami Ramazanoğlu hazretleri: “Evladım! Biz de Cenab-ı Hakk’ın aciz bir kuluyuz. Cenab-ı Hakk’a istiğfar et! Efendimiz (s.a)’in rûhaniyetine sığın ve şu duaya devam et: “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim! Tıbbül kulubi devâiâ! ve âfiyetil ebdâni ve şifâiha! ve nûril ebsâri ve zıyâihâ! ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim!” “Ya Rabbi! Kalplerin tıbbı ve devası, bedenlerin afiyeti ve şifası, gözlerin nuru ve ziyası olan Muhammed Mustafa’ya salât eyle”
Ya Rabbi! Biz Sen’den doğru yolu, takvayı, iffet ve gönül zenginliğini istiyoruz. Ya Rabbi! Bizleri, iyilik ettiği zaman sevinen, kötülük ettiği zaman istiğfar edenlerden eyle!...AMİN!