Oruç, bedenin sağlığıdır. Devamlı çalışan her varlığın mutlak dinlenmeye ihtiyâcı vardır. On bir ay bütün âzâlarımızla çalışan bedenimizin bir ay belli zaman dilimlerinde biraz istirahat etmesi çok mâkuldür. İslâm’ın beş şartından biri olan oruç, hakikaten şifa kaynağıdır. Avrupa ve Amerika’da doktorlar, hastalarına oruç tutmalarını tavsiye ediyorlar. Oruçla insan vücûdunda biriken toksinler, fazla yağlar, birikmiş zehirler vücuttan dışarı atılır. Bu sebeple oruç İslam ülkelerinin dışında da hızla yayılmaktadır.
Oruç, ahlâkı güzelleştirir. Hakiki mânâda oruç tutan mü’min; eli, dili, gözü, kulağı, ayağı ile işleyebileceği günahlardan kendini titizlikle korumaya çalışır. Cimrilikten, fesattan, çekişmeden, dedikodudan kaçınır. Kibir, gurur, gösterişten, bencillikten sakınır. Bu şekilde kişi güzel ahlâk sâhibi olur. Oruç tutan mü’min gafletten, hileden, nefis ve şeytanın kötülüklerinden kendini koruyan Allah Teâlâ’nın has kuludur. Bu hususu teyit eden hadisi şerif şöyledir: “Kim yalan sözü (yalanı, gıybet, dedikodu gibi günah sözleri) ve onunla ameli terk etmezse, (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah Teâlâ’nın ihtiyâcı yoktur.”
Oruç, insana kendini denetleme imkânı sağlar. Oruç tutan mü’min, Rabbinin kendisine helâl kıldığı pek çok şeyden belirli süre isteyerek ferâgat eder. Her şey elinin altında olmasına rağmen yiyebileceği, içebileceği halde sırf Rabbinin rızâsı için tuttuğu oruç sebebiyle kendi irâdesiyle yemez, içmez. Bu, müthiş bir irâde eğitimidir. Sosyal hayatta inanan insanların aynı anda ve aynı şekilde hareket etmesiyle toplumsal mensubiyet duygusu ve psikolojik üstünlük sağlanır.
Oruç, kötü alışkanlıkların terk edilmesini kolaylaştırır. Sigara, içki, kumar gibi toplumda hızla yayılan kötü alışkanlıklar, genelde oruçla terk edilir. Belki de böylece kişinin oruç, namaz, Kur’ân ile hayırlı amellere başlaması mümkün olur. Eğer bunlar devam ettirilirse, inanan kişinin hayatına ciddi mânâda istikâmet gelir.
Oruç, rûhî melekeleri geliştirir, mânevî birlik temin eder. Oruç, rûhun beden üzerindeki iyi yönlü hâkimiyetini kuvvetlendirir. Bu hususta pek çok uzman psikolog, oruç tutan insanların genellikle nefislerine hâkim olduklarını, mânevî gücün bütün zaafları yendiğini hayranlıkla müşahede ettiklerini söylemektedirler. Yine insanın vücuduyla birlikte düşünce ve his dünyasında büyük bir hassasiyet elde edildiğini, kişilerin günlük stres ve gerginliklerin azaldığını vurguluyorlar. Aynı zamanda mü’minler olarak işçisiyle-memuruyla, doktoru-öğretmeniyle, yaşlısı-genciyle, erkeği ve kadınıyla oruç, inananlar arasında mânevî bir ortaklık ve birliktelik sağlar.
Sayılamayacak kadar çok faydaları olan orucun emredilmesindeki hikmetleri gerektiği gibi anlamak durumundayız. Ancak bilelim ki, oruç ve diğer bütün ibadetler, sırf fayda ve hikmetleri sebebiyle îfa edilmez. İbadetlerin yapılış gâyesi, öncelikle Allâh’ın rızâsını kazanmak ve O’na olan bağlılık ve kulluğumuzu göstermektir. Diğer bütün fayda ve hikmetler, bundan sonra gelir.
Âdeta senenin kalbi olan Ramazan ve Ramazan’ın kalbi olan oruç, bütün müslümanlara kemal noktasında, iyilik, güzellik ve bağışlanmalar getirsin inşaallah! (Âmin)