Sadık ÜZER

Sadık ÜZER


İbadetlerin İç Anlamı: “Zekat” (3)

15 Haziran 2016 - 00:03

Her şeyin sahibi ve mâliki Yüce Allah'tır. Veren de O'dur alan da O'dur. İnsanlar mallarının başında birer emanetçiden ibarettirler. Hadiselerin gelişmesinde, olayların cereyanında, dıştan göremediğimiz bir takım iç sebepler âmil olabilmektedir. Toplum düzenini sağlamanın ilâhî üslûplarından biri de budur. Meselâ, bir inanışa göre Hak Tealâ muzdarip, kırık gönüllü, çaresiz kalmış kimselerin samimî yalvarışlarını karşılıksız bırakmaz, onlara el uzatır, inayet kapılarını açar. Bunu da kulları aracılığı ile yapar. Böyle bir ilâhî inayete vâsıta kılınarak çaresiz birinin derdine derman olmak ne büyük mazhariyettir. Gösterişsiz ve hâlis niyetle yapılan bu türlü iyilik ve yardımların ömrü uzatacağına, ilâhî gazabı söndüreceğine, belâyı defedeceğine dair de müjdeli haberler vardır. Neden olmasın. Yüce Rabbin hesabı bilinmez ki!.. Olgun insana düşen "Her geceyi Kadir bil, her gördüğünü Hızır bil!" düşüncesiyle hareket etmek olmalıdır.
 
Zekâtla sıkıntıda olan kimselerin zorunlu ihtiyaçları karşılanacağından, zengin fakir arasında bir kaynaşma doğar. Yoksullar varlıklılara düşman olmaz. Aksi halde, gelir dağılımı arasındaki uçurum büyüdükçe sosyal patlamalar ve sınıf mücadelesi baş gösterir. Zekât bu olumsuzlukların emniyet sübabıdır. Onun için hadiste "Mallarınızı zekâtla koruyun" buyurulmuştur.
 
Zekât görünüşte zenginin servetini azaltırsa da, gerçekte böyle değildir. İmkânı kısıtlı olanlara satın alma gücü kazandırdığı için ekonominin canlanmasına katkıda bulunur. Böylece zekât olarak verilen miktar fazlasıyla geri döner.
 
Zekât ve yardımlaşma ile helâl şekilde ihtiyaçlarını gideren muhtaç kişiler bu sebeple hırsızlık, dolandırıcılık, gasp gibi kötü yollara başvurmaya gerek duymayacaklardır. Zekât ibadetinin iyi uygulandığı devirlerde sosyal denge öylesine düzgün sağlanmıştır ki, bazan zekât verecek kimse bulmakta güçlük çekilmiştir.
 
Zekât bir çeşit sosyal sigorta sayılır. Yoksul ve düşkün durumda bulunanlar bu sigortadan tabii olarak faydalanırlar. Zekât, Allah'ın, zenginlerin malından fakirlere ayırdığı bir haktır. Bu yüzden fakire zekât veren, bir bakıma onun hakkını vermiş olmaktadır.
 
Zekât verecek kimsede fazilet olarak şu özellikler aranır: 1. Malını helâlinden kazanmaya dikkat etmelidir. 2. Böbürlenmek, çalım satmak ve kendinden aşağı seviyedekilere üstünlük taslamak gibi basitliklerden uzak durmalıdır. 3. Önce kendi yakınlarını gözetmelidir. 4. Zekât verdiği veya yardım ettiği kimseleri minnet altında bırakmamalı, onların izzet-i nefislerini incitmemeye âzami derecede dikkat etmelidir. En makbul yardım "sağ elin verdiğini sol el dahi bilmeyecek kadar" gizlice ve reklamsız yapılanıdır.
 
Başkasına yardım sadece zekâtla veya maddi imkanla olmaz. Dînimizde çok geniş bir "sadaka" kavramı vardır. Bu kelime yanlış anlaşılıyor ve dilenciye verilen üç beş kuruştan ibaret sanılıyor. Bakınız Peygamberimiz ne buyuruyor: "İnsanlarla iyi geçinmen sadakadır. Kardeşine yardımcı olman sadakadır. Birisiyle karşılaştığın zaman güler yüzlü davranman sadakadır. Tatlı söz sadakadır. Senin kabında bulunandan kardeşinin kabına birşeyler aktarman sadakadır."

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum