Hz Âişe (r.anhâ) dan, Rasûlullah (s.a) buyuruyorlar: "Amellerin, Allah Teala'ya en sevimli olanı -makbul olanı- az da olsa, devamlı yapılanıdır."
Sahâbilerden Alkame (r.a) Hz. Âişe vâlidemize sormuşlar: “Ey Aişe! Rasûlullah (s.a) herhangi bir günü belli bir ibâdete ayırmışmıydı? Aişe vâlidemizin cevâbı şöyle olmuştur. "-Hayır! Allah Rasûlü(s.a.v.)’nün ameli hafif ve devamlı yağan yağmur gibiydi. Sizlerden hanginiz Rasûlullah (s.a) Efendimizin yaptıklarına güç yetirebilir ki?”
Sahâbîlerden Ebû Said el Hudrî (r.a.)’dan rivâyete göre Efendimiz (sa) şöyle buyuruyorlar: "Kış mevsimi, mü'minin ilkbaharıdır."
Utbe ibni Abd (r.a) dan rivâyete göre Efendimiz (s.a) şöyle buyuruyorlar: "Bir kişi doğduğu günden, ihtiyarlayıp vefat ettiği güne kadar Allah rızasını kazanma uğruna, yüzüstü sürünse (yani, her türlü güçlük ve zorluklara katlanarak ibâdet ve hizmetlere koştursa) kıyamet günü bu yaptıklarını çok yetersiz görür. (Daha fazla yapmış olmayı ister.)"
Nafile ibadetlerimiz, biz mü'minleri Cenâbı Hak'ka yaklaştıran çok çok önemli unsurlardır. Allah Rasûlü (s.a.) bizleri nafile ibâdetlere teşvik etmişlerdir.
Nafile ibadetlerde asıl olan; zorlama ve zorlanma olmadan yapılanıdır.
Cenâbı Hak'ka kulluğun sınırı ve sonu yoktur.
Buhari'de rivâyet edilen bir Hadîs-i Şerifte Hz. Âişe vâlidemiz Efendimiz(s.a)’in şu müjdeli haberini naklediyor:
Aişe validemiz bir kadınla otururken, yanlarına Allah Rasûlü (s.a) giriverirler. Efendimiz (s.a): “- Bu kadın kim? Diye sorar. Aişe validemiz: - Bu filan hanımdır! Dedikten sonra, o kadının çok namaz kıldığından bahseder. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a): "Aişe!" "Bütün bunları sayıp dökmeyi bırak, gücümüzün yettiği kadar ibâdet etmeniz size yeter. Allah'a yemin ederim ki, sizler bıkıp usanmadıkça, Allah da bıkıp usanmaz –sevap vermeye devam eder-.” Buyurur.
Allah Rasûlü Efendimiz(s.a) ibâdetlerde ölçülü davranmayı tavsiye ediyorlar.
Efendimiz (s.a) nafile ibâdetleri –güç yetirme– ölçüsü ile tarif edip sınırlandırmışlardır.
Cenâbı Hak’kın, biz kullarına güçlerinin üstünde yük yüklememesini Bakara Sûresi’nin son ayetlerinde beyan buyurulmuştur.
Sahâbîlerden Abdullah ibni Amr ibni Âs (r.a), Rasûlullah (s.a)’la aralarında geçen şu ibretli olayı naklediyor: “Benim, Allah’a yemin ederek, hayatta olduğum sürece, gündüzleri hep oruç tutup, geceleri de devamlı ibâdetlerle geçireceğim! Dediğim, Rasûlü Ekrem Efendimiz’e haber verilmiş. Bunun üzerine, Rasûlullah(s.a) bana: –Bunu söyleyen sen misin? Diye sordu. Ben de: Anam babam sana fedâ olsun, yâ Rasûlallah! Evet, öyle söylemiştim, dedim. Bana buyurdularki: –Sen buna güç yetiremezsin, hem oruç tut, hem de iftar et, hem uykunu al, hem ibâdet et! Şüphesiz, senin üzerinde vücûdunun hakkı vardır, hanımının hakkı vardır, ziyaretçilerinin –misafirlerinin– hakkı vardır, çocuklarının da senin üzerinde hakları vardır. Her ay üç gün oruç tut. Çünkü bir iyiliğe on misli ecir ve sevap vardır. Bu durum ise, bütün zamanını oruçlu geçirmek gibidir.” Ben: –Bundan daha fazlasını yapmaya gücüm yeter yâ Rasûlallah! Dedim. Efendimiz(s.a): –O halde bir gün oruç tut, iki gün tutma! Buyurdular.”
Ben: –Ama, ben bundan daha fazlasını yapabilirim deyince, Allah Rasûlü(s.a): –Öyle ise bir gün oruç tut, bir gün tutma! Bu Hz. Dâvud(a.s)’ın orucu olup, nafile oruçların en ölçülü olanı ve en faziletlisidir. Allah’a en sevimli, namazda yine, Hz Davud(a.s)’ın namazıdır. Hz Davud(a.s) gecenin yarısını uyuyarak geçirir, sonra üçte birinde namaz için kalkar, altıda birinde yine uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Düşmanla karşılaştığında da kaçmazdı!” Buyurdu. Ben bundan daha faziletlisine de gücüm yeter dedim bu sefer Efendimiz(s.a) bana ibretle buyurdular: –Bundan daha faziletlisi yoktur! Buyurduktan sonra da: “–Bütün Zaman'ını oruçlu geçirenin orucu yoktur!” Diyerek, bu sözlerini üç kere tekrarladılar.”
Allah Rasûlü(s.a) in bir başka müjdeli haberinde: Bir kimse, hastalanması veya (cihad ve hayır işleri için) yola çıkması sebebiyle yapageldiği nâfile ibâdetlerini yerine getiremezse, o kimseye evinde sağlıklı iken yaptığı amellerin sevabı yazılır.” Buyuruyorlar.
Evet, bir mü’min, nafile ibâdetlerine istikrarlı bir şekilde devam ederse, yolculuklarının zor zamanlarında, hastalıklarında veya yaşlılıklarında yerine getiremediğinde, yüce Rabbimiz aynı ecir ve sevâbı o kimseye ihsan eder.
Az da olsa, devamlı ibâdet etmek, ilk bakışta insanın gözüne basit ve yetersiz gözüksede buna sabırla devam edildiği takdirde, zamanla çok büyük birikimlerin meydana geldiği görülür. İşte bu, devamlılığın bereketidir.