İki rol arasında kaybolmuş bir nesiliz. En mükemmel şekilde yaratılmış, sair yaratılanlar, hayvanlar, bitkiler, güneş sistemi ve ona bağlı her şey emrine verilmişken, yaptıkları ve yaşadıklarıyla, tarif edilebilecek en kötü yer olan cehennemin, en aşağısını hak edecek hale gelmiş insan. Vahyi rehber edinerek ve mükemmel yaradılışın Bedi’si, Halık’ı, Mubdi’si, Allah Azze’ye şükrederek bir hayat sürmesi gerekirken, dünyanın geçiciliğini unutup menbaı ve aslı cennette olan nimetler elinden kaçıyorlarmışçasına tüketen, aslında tükettikçe tükenen insan.
Dalgalar üzerine ev yapabilir misiz? Diyen Hz. İsa’yı, çölde gölgelendiği ağacı söküp götüren var mı? Diyen Hz. Muhammed’i (SAV) işitmemişçesine, “Düşünseler şunu da anlarlardı ki: bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir ve ebedî âhiret diyarı ise, hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bir bilselerdi”, diyen Rabbimizi umursamazcasına bir hayat sürmemiz Allah’ı rezzak, rahman, kabid, muğni olarak görmediğimiz, bu isimlerle gelen nimetlerin sahibi olduğumuz anlamına gelmiyor mu?
Sadece dünyalık elde etmeye yönelik insanlar haline gelmemiz, başta ailemiz, arkadaş ve akrabalarımız olmak üzere tüm çevremizi materyalist amacımıza ulaşmak için araçlar olarak görmemize neden oldu. Bu nedenle, fakirin, yoksulun, yolda kalmışın yanında olmayı enayilik olarak görmeye başladık.
Zekatı, zenginin malındaki fakirin hakkı olarak tarif eden Aziz Kur’an, dünya malı için maneviyatını yitirmiş, dünyalık için birbirini kesen, insan organlarının bile ticaretini yapan, kadın alıp satan yaratık haline dönüşüme nasıl bir akıbet/ahiret vaad ediyor ki bu kadar rahat davranabiliyoruz? Cenneti bu dünyada kuranlar, cehennemi ahrette yaşayacak olmasınlar bu gidişle?
Mal, servet, iktidar ve sair nimetler, Allah’ın ön gördüğü şekilde harcanarak cennete sermaye olacakken cehennemde kendi ateşimizi harlı tutacak sermaye deposu halini aldı. Herkes kendini ve sadece bu dünyadaki halini düşünür hale geldi. Hedefi için de her şeyi mubah sayıyor. Vahiy ölçü olmaktan çıkmış, din belli günlerde kişisel tatmin için uyuşturucu halini almış, peygamber postacı, namaz meditasyon, cihad katliam, zikir musiki, oruç diyet, hac gezi halini almış durumda. E netice de elimizde bir kelime-i şehadet kaldı ki onu da modernizm, hümanizm, neohristiyanlık elimizden almazsa…