Ayların en bereketlisi Ramazan birkaç uyku ötede. Dünyanın en büyük yükü "cesedi taşıma" nın belki de en kolay günleri geliyor. Orucun verdiği bereket ve mahmurlukla derinlerimizde bir yerlerde unuttuğumuz merhametimiz açığa çıkacak inşaallah.
Açlıktan ve susuzluktan takati kalmamış, oruca ve aslında müslümanca hayata alışmaya çalışan küçük çocuklarımıza, nikotin sıkıntısından etrafında saracak adam arayan mesai arkadaşlarımıza, güneşin altında çalışsa da ahdinden taviz vermeyen boya ustasına, yüzlerce derece sıcaklıktaki motor kaputunun karşısında motor ayarı yapan tamirciye, alnında ter olacak kadar bile vücut suyu kalmayan sokaklarımızı süpüren belediye işçisine, otellerde mide nimeti içinde ağzı bağlı yemek pişiren aşçıya, milyon dolarlık seküler baskıyı Allah korkusu yanında hiçe sayan futbolcuya, konuşma yaparken dili damağına yapışan politikacıya daha bir merhametle bakacağız, inşaallah.
Zor da olsa kaldırılamayacak zorlukta olmayan oruç ahdini yerine getiren müslümanlar karşılığı Allah'tan bekleyerek nefislerini, ağızlarını, şehvetlerini bağlayacaklar. Bir de dillerini kötü söze, gıybete ve hakarete kapatacaklar.
Camiler, üst üste en bereketli ve kalabalık günlerini yaşayacak. İftarla canlanmış nefisler, teravihle yatışacak. Camiden evlere daha bir huzurla dönülecek. Mubarek Mülk suresi ile biten gün sonunda kafalar sahura kurulmuş olarak yastıklara konulacak. Babaların duyduğu son cümle beni de sahura kaldırın diye bağıran çocukların haykırışı olacak.
Bazı evlerde bu mutluluklara hasret insanlar olacaklar. Biz sadece boğazımızı, kendi geleceğimizi, futbol takımı gereksizliğini, siyasal tercih tartışmalarımızı, kanepe markalarımızı terk edemediğimiz için bir türlü ilgilenemediğimiz mesai arkadaşlarımızın, komşularımızın evlerinde mesela. Okuldan ya da sokaktan gelen çocuğumuz kendisinden başka oruç tutan arkadaşı olmadığını söyleyince utanmayacak mıyız? Neden böyle demeyecek miyiz?
Nispet edercesine, akrabalarımızı, oruç tutan komşularımızı iftara alacağız bir de. Tutmayanları çağırıp mutluluğumuza ortak edemez miyiz? Zaten Müslüman olan ama bir türlü ilk adımı atıp ibadete başlayamayan insanlara ilk adımı atarken yardım etsek, elinden tutsak olmaz mı? İbadet etmeyen Müslümanların çoğunun durumu, suyun soğukluğundan bir türlü denize atlayamayan, ayakları suda titreyip duran insanların durumu gibi aslında. Biri ittirse alışıverecek girmeye korktuğu suya. Biz de çekiversek İslam okyanusuna insanları yer yerinden mi oynar? Zaten karnı boş bırakmak değil ki oruç. Nefsi temizlemek değil mi?
Üzerimizdeki ölü toprağını atıp, Müslüman olmanın namaz ve oruçtan ibaret olmadığını, tebliğsiz, davetsiz Müslümanlığın içi boş bir resim çerçevesinden ibaret olduğunu anlamamızın başlangıcı olacak bir Ramazan dua ediyorum.
Ve ramazan ayında dahi olsa aç kalarak hallerini anladığımız yoksullara el uzatalım diyorum. Pek çok dernek ve vakfın ramazan paketi organizasyonu var. Biri ile yoksulun evine girelim diyorum. Ramazan ayını şehrimizde geçiren gurbet mecburu üniversite öğrencilerini iftara alalım diyorum. Bayramı hak edecek, affı yakalayacak mü’min olmak için çabalayalım diyorum….