Martılar sadece denizde mi uçar sanıyorsun özgürce,
Hiç yüreğimi görmüyorsun demek ki.
Kanat sesleri ve çığlıklarımız karışıyor.
Kimi benden, kimi gamdan desibel.
Kıyılarım da yok nefes alacak
Çırpınarak ölüm var göğüs kafesimde...
Dilimden dökülecek,
Aşk mısralarının katili yaşadıklarım.
Hakkı söylemekten,
Aşkı söyleyememişim.
Keskin bıçağımın sapı yok.
Kanımı akıtıyor sapladıklarım.
Oysa köyümün ovasındaki
Yalnız laleleri konuşmak isterdim.
Orak biçen kadınların terleriyle suladıkları.
Ve baharda yeşili demek isterdim.
Şam'daki aldan fırsat olmadı.
Çocukluk aşklarımı yazmak isterdim.
İlk yürek çırpıntılarımı.
En uzun hayallerimi kurduğum yaşlarımı.
Elimden tutup mekteb günahlarına götürenlerin
Dokuma tezgahlarında attıkları düğümlerle,
Ben oluşumu, ölüşümü demek isterdim.
Her gördüğümü tuval,
Her değdiğimi hamur sandığım zamanlarda
Unuttuğum seherleri,
Bana kim verecek şimdi?
Nerede bekleyeyim çocukluğumu?
Nerede bulayım ezan okurken
Bara hamal edilen çocuğu.
Kulaklarım hep çağrının beşinci cümlesindeydi.
Ya sesler kısıktı, ya dağlar yüksek.
Yazık değilmiydi bana.
Bir cami avlusu yerine
Ne işim var şarabın sebilinde.
Sebep arıyorum kuyuma dair.
Kazan el evimin eli.
Bir kervan da bana talip olacaktı elbet.
Bekledim, kuyunun çukuru kadar
Alçaldı arzı insanın, çıktım sanırım.
Tek tek martılarımı öldürdüler.
Artık sadece kıyıda kanat sesleri.
Çığlıklarım sürüyor iç denizimde.