Kızgınız. Öfkeliyiz. İslami öğretiyi kullanan, İslami argümanlarla insan yetiştirdiğini iddia ederek kandıran bölen, ötekileştiren, imansız-imanlı tasnifi yapan, teslimiyeti hayt-atta kalmalarına destek olan, insan ürünü sistemlere olan namazlı, dualı, Kur’an’lı insanları kandıran Fethullah Gülen’e kızgınız.
Şu kıt aklımla benim bile yirmi yıldır gördüğüm gerçekleri ama bilmeden ama şartlar gereği bilmezden gelerek bu yapıların ciğerimize kadar dolmasına neden olan mahir ve müktedir ellere kızgınız.
Ama bu kızgınlığımız, bertaraf pilanlarımız, kinimiz, ülkemizi her yoldan kuşatan, maklube sofrasından elini yıkamadan silaha sarılabilen terör örgütünün mensuplarıyla sınırlı kalır, bunların korumalığını yapan, finansörlüğünü üstlenen, örgüt ve teşkilatlanmayı öğreten ve içimizdeki sair hainleri de kullanarak korku yayan abd ve batı ülkelerine de yönelmez ise darbe o zaman yapılmış olur. Bizler yıllardır sesimiz yettiğince bağırıyoruz.
Kur’an’dan nefret eden Batı, Kitap merkezli hayat kuran Müslümanlardan oluşan bir ülkenin yaşamasını asla istemiyor. Biliyorlar ki Kitaptan beslenen insanlar ve bu insanların Allah’ın boyasıyla boyadığı toplum, her dediklerine itaat etmeyecek. Afrika’nın alt yapısını, Arab’ın sermayesini, Türk dünyasının doğal kaynaklarını sömüremeyecekler. Dolara aldıkları hammaddeden ürettikleri malı 1000 dolara satamayacaklar. Kur’an merkezli düşünenler önce Allah azze ve Celle’nin sonra da kendi onurları için yaşadıklarından, başsız, Halifesiz geçirdikleri doksan yılda olduğu gibi önlerine konan samanı minnet duyarak yemeyecekler.
Ve batı daha nice yollar deneyecek. Kararlı, istişareli, uzun soluklu ve en önemlisi İslam Medeniyetini yeniden inşa edecek çalışmalara koyulmak zorundayız.
Lakin bu darbe teşebbüsünün hayırlı tarafı da şu oldu. Vatanın asıl ve asil sahibinin, bu toprakları Osmanlı İslam Devleti Mirasının farkında olan insanlar olduğunun fark edilmesi oldu. Hangi siyasal akımdan olursa olsun elinden alınan İslam Medeniyetine özlem duyan, vatansız kalacağıma ölürüm daha iyi diyen insanlar ayağa kalktılar ve bir asırlık suskunluklarını bozdular.
Meydanlar, sloganlardan çok, farlı düşüncedeki insanların gözyaşlarının sesleriyle yankılanıyor aslında. Ayağı alçılı sekerek meydanda yürüyen taytlı ve boyalı saçlı kadınlarımız, kamyonunun kasasına gençleri doldurmuş çarşaflı kadınlarımız, Allahuekber haykırışıyla ses tellerininin cennete selam çaktırdığı kızlarımız, tankın sacından daha kalın iman duvarı olan delikanlılarımız, Asenalarımız, börteçinelerimiz, ülkücü delikanlılarımız, sarıklı amcalarımız, cübbesi Mus’abınkine benzeyen Uhud Dağı gibi dik duran kahramanlarımız, ve ve ve en önemlisi de öleceğini bile bile on yıllardır hazırlanan özel ama çooook özel Harekatçılarımız.
Sizler bir asır önce uyuduğunuz ve kabustan başka rüya görmediğiniz derin uykudan uyanmaktasınız. Başkomutan, Yol açan Uzun Adam, Necip Fazılların, Bediüzzamanların, Mehmet Zaidlerin, ve Necmeddin Erbanların kurduğu saat misali tüm ümmeti ve dünyayı uyandıracak bir sesla çalıyor. Bu zemberek, 1500 yılın çarklarından oluşuyor. Bu saate sahip çıkmak zamanı.
Darbenin ilk saatlerinde gelecek kaygısını önemsemeden, henüz kimin kazanacağı belli değilken Milletiyle birlikte kaybetmeye hazır olan Yürekli adam Bahçeli. Bu millet seni de unutmayacak.
Kazananın belli olmasını bekleyip güneş doğduktan sonra öten horozları da…..