Yüzünde yarıklar var.
Acı tutunmuş içlerine
Ya evlat erken gitmiştir,
Ya vefasızdır insanları.
Ellerinin topraktan sert olması gerek.
Orağın sapı kadar sert, yaba kadar geniş.
Soğuktan çatlayınca akan kandır dili.
Yeşile, toprağa inat hep kırmızı.
Kefen çıkmaz aklından.
Arada rastlayacağı dolaptadır.
Ütülü ve hazır.
Yatsıyı beklemesi de bundandır,
Sabahı özlemesi de.
Senenin tohumluğu ambarda,
Şehirdeki ahbabın hakkı hazır.
Mutluluğu bulduğu yer ve an.
Kendini hatırlatır, bir kile nohut.
Çoktan unutan dostlarına.
Akşam ezanı ve aynı kaba sallanan
Sadece iki kaşık.
Yeşil, kırmızı boyalıdır sapları.
Yan komşunun çocuğunun düğününde
Ya da bir diğerinin cenazesinde
Karışmasın diye
Boyalıdır sapları köy kaşıklarının.
Şehrin acımasız hızından
Senede bir iki kez gelen çocukları bekler
Akşam sofraları.
Bir gelseler yufka çilenir ve bereket yağar
Anne seyreder çocukları,
Baba daha bir secdededir yatsı da.
Yatsı da yatmak içindir köyde.
Ezana bağlıdır kulaklar
Göz kapakları vitrin kunutuna.
Namazı uykudan hayırlı bilenler
Uykuyu malayaniden hayırlı bilirler.
Mezara döşenecek tahtaları olur herkesin
Bir takım hanımına bir takım da kendinedir.
Gömüleceği yer bellidir köydekilerin.
Bana sorsanız gideceği yer de.
Dürüst olunca böyle oluyor, herhalde.
Bir nasırlı el olsaydı şimdi,
Yüzüme dokunan.
Unuttuğum günleri şehre getiren
Ya da beni köye geri götüren.