Can yanıyor, acı su olmuş, ekmek olmuş bizimle yaşıyor. Haber kanalları, internet, gazeteler mümbit toprak gibi acı yeşertiyor. Tırnak etten koparılıyor haliyle coğrafya kanıyor, tarih sancıyor ve melekler boşa sormamış oluyor…
Binlerce yıl birlikte yaşadıkları Türk,Çerkes,Arap insanları, ileride Zaza, Ertuşi, Caf, Şadıllı, Mutki ve daha ne sebeplerle paramparça edeceklerini göremeden, üç-beş yahudinin peşine düşerek, küresel senaristlerin dansözlere layık yazdıkları rollerle, verdikleri suflelerle aymazlığa, tükenişe, aldanışa ve beyazda dirilememişken, kırmızıda ve yeşilde ve sarıda yok oluşa ve ölüme doğru yürüyen memleketimin insanı.
Bana okul yolunda Hz. İbrahim’i sevdiren Zekeriya ağabeyimin, tüm çocuklarımın sağlığını emanet ettiğim Dr. Ahmet Bey’in, Pazar alış verişi yaparken besmeleyle para üstünü veren Hasan’ın, ekmeğimi böldüğüm mühendis Kemal’in, gelinim, kardeşim dediğim Gülşen’in, çocukken kulağım ağrıdığında Kur’an okuyan Menice teyzenin, her pazartesi akşamı hasretle ve umutla bana kulak veren onlarca gencin ve hayatımın her evresine dokunan, sevdiğim ve sevildiğim onlarca kürdün soydaşlarından, yahudi oyununa gelmiş zavallı, nankör, mühürlü kalpli piyonları, ne sevgimizi bitirebileceksiniz, ne de bizi ayırabileceksiniz.
Sanıyorsunuz ki dava ırk ve hırs davasıdır. Sanıyorsunuz ki bizi bize bağlayan para, mal, mülk, dünyalıktır. Bizler, tüm hırs ve isteklerini Kur’an-ı Kerim’in ilk ayetini görünce ayaklarımızın altına almışız ve ayaklarımızı da cennet umuduyla yıkamışız. Arz-ı Mev’ud sınırlarını yanınıza alıp gelmenizi bekleyenler var biliriz. Fırat’ı, Dicle’yi, Mezopotamya’yı isterler biliriz. Biliriz daha bebekken kulağımıza okunan ezana ulanmış Musa, İbrahim, Selahaddin, Said nidaları sizin ve sahipleriniz uzun perçemlilerin en korkulu rüyalarıdır, onu daha iyi biliriz.
Şimdi bir ateştir yanıyor. Cihana tellal saldınız, en yanıcı odunları topluyorsunuz. Tutuşturmak için şii solventiniz var, Moskof dağlarından çıralı odunlarınız, İngiliz ipinden kelepçeleriniz, Amerikan körükleriniz var. Od’a atacaksınız memleketim insanını. Biliyoruz ki bu ateşi İbrahim içinde yakmak istediniz. Şimdi onu söndüren suyun üzeride topladınız odunları. Ahmaksınız. Evvelde olduğu gibi bu coğrafyanın insanı Rab bildiği Allah’ın yolundadır. Nuh için suyu fışkırtan arz ve suyu salan arş, yakmaya çalıştığınız ateşi söndürecek. Bu toprağın insanı ölümden değil Allah’a mahcub olmaktan korktu hep.
Kaybedeceksiniz ve cehenneme savrulacaksınız. Yaşadığımız sorun, aslında yeniden var olma mücadelesidir. Bunu elbet herkes fark edecek. Ama yarın, ama şafağa doğru. Ama illa ki kaybedeceksiniz. Ve cehenneme yakıt olacaksınız…