Dünya tarihine yön veren süper güçlerin en büyük gücü yetişmiş insan potansiyelidir. Nitelikli, uzman,sanatkar, üretebilen,vizyon sahibi,yeni bir şeyler geliştirmek için çabalayan insan profili ülkeleri uzaya da çıkarır , çağ da atlatır. Bu süper beyinlerin ortaya koymuş oldukları kaliteli bilgi sayesinde devletler hızla büyür ve ilerler. Kalkınmanın asıl dinamiği çağın koşullarına göre yetişmiş ve insan olma erdemini bulunduğu çağda sürdüren insanlardır. Bu nedenle devler yetiştirdiği insanları kendi bünyesinde tutmak için büyük çaba harcamaları gerekmektedir. Yeri gelir bir Aziz Sencer çıkar dünya çapında bir buluşa imza atar. Nobel ödülünü alır. Dehasıyla insanlara dudak ısıttırır. Burada devlet olarak Aziz Sencere ve onun gibilere sahip çıkıldığı ölçüde varlığınızı sürdürürsünüz. Aksi halde bakar durursunuz.
Tabi insan yetiştirmek kısa soluklu bir şey değildir. Onun yetişmesi için büyük emekler gerekir. Yıllar önce yurt dışına çok yetişmiş insan gönderdik. Onları hep başka devletler kaptı. Onlara her türlü çalışma ve üretme ortamını sağladılar. Bilgilerinden , becerilerinden , donanımlarından yararlandılar. Onları hep el üstünde tuttular. İlerlemelerini ve gelişimlerini bu insanlar üzerine inşa ettiler. Bizler ise onları anlamadık. 1926 yılında Recai Hürkuş motorlu uçak yapıyor uçuyor. Bunu başarılı bir şekilde gerçekleştiriyor. Biz ise ona ceza veriyoruz. Böylesine bir insana deli muamelesi yapıyoruz. Sonrada onu sindirmek için her türlü psikolojik baskıyı uyguluyoruz. Yetmedi onu içeri atıyoruz veya yurt dışına sürüyoruz. Ülkemiz bir dönem Ali Kuşçulara gel derken. İstanbul’un fethinden sonra onu Osmanlı’ya davet edip getirtirken. Matematikte dahi bir beyne sahip çıkarken. Ona özel medrese dahi açarken. Şimdi ise Ali Kuşçular gelmiyor. Demek ki Osmanlının yükseliş dönemi tesadüfi değildir. Tamamen bir kalite ve ilmin ürünüdür. Bu dahiler sayesinde gerek matematikte, gerekse tıpta ve astronomi de Osmanlı irfanı ve teknolojisi çağın üstüne çıkmıştır.
Aslına bakılırsa Ortadoğu da , Türkmen Diyarları’da, Balkanlar ve Afrika’nın bir kısmı da Osmanlının engin kültüründen nasibini almışlardır. Dünyada onlarca ırkı burnunu kanatmadan aynı potada eriten ve yöneten başka bir millet yoktur. Onlara sahip çıkmış ve sömürmemiştir. Dolayısıyla insanı olduğu gibi kabul etmiş ve onu bağrına basmıştır. Dünya sömürgecilerin çizmeleri altında ezilirken. Afrikada insanların dişleri sökülürken. Uzak doğu insanları köle diye satılırken. Aynı dönemde Osmanlı tebası huzurlu bir hayat yaşamıştır. Bu nedenle Osmanlı topraklarında yaşamak bir ayrıcalıktı. Bu ayrıcalık her haliyle kendini gösterirdi. Osmanlı insanı efendiliğiyle örnek olur ve numunelik teşkil ederdi.
Daha yüzyıl önceye kadar gerek Ortadoğu gerekse Balkanlar ve Türki Cumhuriyetleri Osmanlı vatandaşıydı. Birinci dünya savaşında yapılan entrikalar yüzünden buralar elimizden çıktı. İrili ufaklı Osmanlının bünyesinden 35 devlet kuruldu. Bunlara bir çok şey vaat edilerek uzaklaştırıldı. Dolayısıyla Osmanlı yedi düvelle savaşını sürdürdü. Birinci dünya savaşı sonunda toprakları 18 milyon kilometre kareden 810 bin kilometre kareye düştü. Her devlet neredeyse yüzyıldır kaderini yaşıyor. Ayrılanlar şimdi yavaş yavaş pişman olmaya başladı. Çünkü acımasız kapitalizm ve liberalizm insanları boğuyor. İnsanlar sahipsizlikten yakınıyorlar. Doğru ülkeniz var ama bir bakmışsınız yarın işgal edilmiş. Siz bir anda gurbet içinde gurbet yaşamaya başlamışsınız. Sürgünlerde geçen bir ömür. Bir daha geri dönmek ise nasip meselesi.
Aslına bakılırsa şimdi İslam aleminin birliği için yeni bir fırsat yakalamış bulunuyoruz. Eski dosyaları daha objektif sorguluyoruz. Nerede hata yaptığımızı daha iyi görüyoruz. Osmanlıya yapılan ihanetin faturasını bir çok devlet ödüyor. Şimdi bir kaynaşma başladı. Son dönemlerde ülkemizde Suriyeli mültecilere vatandaşlık verilip verilmemesi konuşuluyor. Bu süreç düzgün yürütülürse ülkemiz bir çok beyin gücü kazanacak. Yetmedi Araplarla yeniden diyalog kurabilecek hem Türkçeyi hem de Arapçayı iyi konuşan vatandaşlarımız olacak. Bizi Ortadoğu da iyi temsil ederlerse yüzyıllık oyun bozulur. Şimdi Fatih olup Ali Kuşçulara sahip çıkma zamanı. Acılı insanlara sahip çıkarak onların yarasını saralım. Bunların içinde yetişmiş ülkemizi daha ileri götürebilecek seviyede olan insanlara gerekirse vatandaşlık verelim. Ne kaybederiz.