Güven duyulan bir insan olmak herkesin elinden ve dilinden emin bulunduğu bir hayat sürmek. Aslına bakılırsa yapmamız ve hayatımız boyunca dikkat etmemiz gerekli değişmez görevimiz. Kendisine akıl verilmiş ve mahlukatın sahipliği tevdi edilmiş insan bunu koruduğu ölçüde hayırlı bir ömür yaşayabiliyor. Eminlik taşımayan bir kişi her ne surette olursa olsun insanlık namına hiçbir şey üretemez. İnsanı dirilten ve onu yaşatan bir faaliyet içine giremez. Sadece insanı mı? Diğer mahlukatları da kuşatan bir davranış içinde olamaz. Bu nedenle bizlerin en çok dikkat etmesi gereken birinci nokta eminlik. Herkesin, düşmanınızın dahi size güvenmesi. Düşündüğünüzde tüyleriniz diken diken oluyor sanırım. Bu nasıl olacak diye? Aslında zor fakat insanın istikbali açısından büyük kazanımlar sunan müthiş rütbe. Bu rütbeyi takarsanız, her zaman insanlık için çalışırsınız. Eminlik için emin insanlar yetiştiren bir toplum olmalısınız. Emin insanların yetişeceği hayat koşullarını insanlarınıza sunmalısınız.
Eminlik olmadan insan emanet nedir bilmez. Emin insanlar emanet deyince titrerler. Ona bir zarar gelmesin diye kendilerinden geçerler. Onun ne kadar mesuliyet gerektirdiğinin şuurunda hareket ederler. Onu gözü gibi korumayı amaçlarlar ve korurlar. Emanet çok ince ve hassas bir çizgidir. O çok narindir , her an incinebilir. Bu nedenle emanete sahip çıkan insan çok hassas yetiştirilmeli. Hatta bir kuyumcu terazisi gibi bulunmalıdır. Hak ve hukuk noktasında tam tartmalı ve vicdan taşımalıdır. Öylesine bir vicdan ki hak deyince titreyen ve onun yerine gelmesi için çabalayan bir incelik. Bu surette emanet anlaşılabilir. Bir de bu emaneti vereni idrak ederse kişi işte o zaman koruyuculuğu kat kat artar. Gerek Allah Teala’nın vermiş olduğu emaneti, gerekse kulların emanetini korumak için yapmamız gereken bunlara sahip çıkmak. Sahip olmak bir eşyayı kullanmak değil, onu helal dairede kullanmaktır. Bunun için kitaplar ve peygamberler gönderilmiştir. Bizden istenen bunlara kulak vermek ve ne isteniyorsa ona göre davranmak.
Ehliyetin kelime manası yeterlilik demek. Yapabilme,başarabilme,kullanabilme,sahip çıkabilme,yerine getirebilme ruhsatı. Bunun için kuralları geçmek gerekiyor. Yani bir sınavdan geçip ondan sonra bu ehliyeti almak önemli. İşte insan bunun için çaba gösterir. Bir doktor yetişmesi için tıp okumalıdır. Diplomayı almalı, hastayı ve hastalığı tanımalıdır. Bunları yaptıktan sonra tedavi edebilir. Bunun içinde yol ve yordam bilmelidir. Aksi halde tedavi etmesi mümkün değildir. Tedavide nasıl ki bir yolu esas almak gerekliyse aynen öylede ehliyet için bir yol gerekmektedir. Onun kuralları olmalı ve yola uymalıdır. Yani kafaya göre, gelişi güzel, bilmeden, bilgisiz bir surette ehliyet verilemez. Verilirse o sadece belgeden ibaret kalır. Bir kağıt parçasından öte gidemez. Bu tür insanlar tam hakim olamadıkları için. Yeterli bulunamadıklarından dolayı çok can yakar. Ehliyet başka bir tabirle liyakat demektir. Layık olma , yapabilecek kudrette bulunma.
Toparlarsak yazımızı şu fikirlere ulaşabiliriz. Eminlik olmadan emanet bilinmez. Emanete sahip çıkmak için ise ehliyet gerekir. Aslında en çok çıkmaza düştüğümüz yer burası. Henüz ehliyet sahibi olmamış insana bir sorumluluk yüklemek o işi telef etmekten başka bir şey değildir. Çünkü o kişi kendisine emanet edilenleri kullanmayı bilmez. Buda eşyanın yok olması demektir. Her alanda liyakat ehli, gerçek ehliyet sahibi insanların hakim olduğu bir toplum olmamız duasıyla.