Yeme içme sektöründe yabancı lisanlara özenilip yazılan tabelaların dışında, şimdi de düşündüren, çoğu zaman tepki almasına karşın pek üstünde durulmayan, bazen yetişkinleri güldürürken, çocuklarımızın algısını kötü yönde etkileyen firma ve menülerde kullanılan yemek isimleri çıktı.
Çocukluğumdan hatırlarım bazı yemek isimlerini; sütlü Nuriye, vezirparmağı, köpoğlu, imambayıldı, kuskus, gâvur dağı salatası, şıllık tatlısı, kerhane halkası, kısır, hanımgöbeği, dilberdudağı vs. şeklinde uzadıkça uzar gider bu liste.
Çocuk yaşlarda üstünde düşünüp, olur olmaz yerde büyüklerime bu isimlerin anlamlarını sorduğum zamanları iyi hatırlıyorum. Hatta büyüklerim, bitmez sorularıma zaman ayıramayıp başından savmak için daha farklı argolarla da yüzleşmek zorunda bırakmıştı beni.
Sanki işi gücü yokmuş gibi, bu garip yemek isimlerini düşünenlerin torunları, şimdiki zamanda ilerleyip yeme-içme kültürümüze daha faydalı adımlar atacağına, saçma isimlerle reklamın iyisi kötüsü olmaz demişti. Kimi zaman farkında olarak, kimi zaman da nasıl sonuçlar doğuracağının farkına varmayarak verilen bu tarz isimlerin, özellikle 6-13 yaş grubu çocuklarımızı etkilediğine şahit oldum.
Çoğu kez sokak argosu olarak kullanılan ama tek tek sözlük anlamına bakınca anlamları rahatsız etmeyen kelime dizilimleri bu küçük yaştaki çocuklarımızı ciddi anlamda etkiliyor. Bu garip argo isimlere dikkat ediyorum da, bahsi geçen yaş grubuna hitap eden hamburgercilerde, tatlıcılarda ve kafe gibi alternatif mekânlarda daha çok karşımıza çıkıyor.
Daha dün evimin yakınında bir kafede çay içeyim dedim. Hemen karşısına yeni bir mekân açıldı. İlk zamanlar mekânın ismi benim de zihnimde farklı algı oluşturmuştu. Bir yetişkin olarak ‘neler duyduk neler, vay arkadaş şimdi de bu da çıkmış’ deyip, gülüp geçmiştim.
Fakat 10 yaşındaki yeğenimle, akranı arkadaşının konuşmalarına şahit olunca, aslında meselenin çocuklarımız için çok da basit, gülüp geçilecek bir şey olmadığını fark ettim. Mekân ismine karşılık çocuklar aralarında ‘sen zilli misin’ yok efendim ‘sen öküz müsün’ ‘ahırda mı yaşıyoruz burada ahır menüsü var, möööö de’ gibi cümleler kuruyor ve argo kelimeler arttıkça iş çığırından çıkıyordu.
Sokak şarbonunda kullanılan argo kelime ve anlatımlar önce tebessüm ettirse de bazılarımızı, çocukların o tazecik, her şeye açık hafızasına yerleşmesiyle, argo düşünceleri destekleyen birer genç olacaklarını hatırlatıyordu.
Menü isimlerinde çığır açmak isteyen akıllı(!) işletmeler, psikopat tost, cazgır tost, anestezi et döner, kodes chicken gibi isimlerin yer almasıyla kazanç mı arttırıyor anlamadım. Geçen gün bir öğretmen arkadaşım öğrencisinin; “Annem çok psikopat yemekler yapıyor, midemiz öldü” demesiyle anne ile irtibata geçmiş. Sadece bir tost isminden yola çıkarak kurduğu basit gibi gözüken bu cümle arkadaşımda farklı çağrışımlar yaratmış tabi.
Duyunca beni bile irrite eden ‘kodes chicken’ nedir yahu? Çocuklarda nasıl bir algı yarattığınızın farkında mısınız acaba? Kendi dilimizde daha uygun sağlıklı isimler bulamıyor muyuz? O kadar mı köreldik? Oysaki en basitinden, içine çeşitli harçlar konularak rulo şeklinde kızartılan ‘sigara böreği’ olarak bildiğimiz lezzete, şimdilerde ‘kalem börek’ denilmesi ne kadar sağlıklı ve gerçek bir tanımlama.
Her şeyde olduğu gibi birçok işitsel, görsel ve yazınsal topluma yönelik paylaşımlarda sadece biz yetişkinleri temel alarak komik ya da dikkat çekici olduğunu düşündüğünüz ibareleri, isimleri ya da yayınları hazırlamak anlık aldatıcı bir farkındalık olabilir.
Ya çocuklarımız? Onların algısı daha farklı işliyor ve düşünce yapısı her aldığı bilgiye göre değer kazanıyor ya da kaybediyor. O tertemiz beyinlerin gelecekte faydalı düşüncelere ev sahipliği yapması için doğru yönlendirmeliyiz.
Güzel konuşmayı ve güzel düşünmeyi artıracak örneklerle, argodan uzak yetiştirmeliyiz evlatlarımızı. Aksi takdirde dikkat çekmek adına halka sunulan reklamasyonlarla geleceğimiz farklı şekillenip, ‘zıkkımın kökü’ olmasın bize.