Dün 30 Ağustos Zafer Bayramımız, kortejlerle, konserlerle, halkın coşkulu yükselişiyle kutlandı.
Eksiklerimiz var mıydı, tabi ki vardı. Daha değerli kılınması açısından önemine vurgu yapılması ve zihin algılarını açacak, farkındalığa ulaştıracak etkinliklerle desteklenmesi gerekiyordu. Halkın toplandığı alanda en az 20 kişiye bu büyük coşkunun, büyük zaferin ne için kutlandığını sorduğumda maalesef beklenilen yanıtların çok dışında cevaplar aldım.
Genellikle ideolojik yaklaşımlar ve ezber edilmiş cümleler dışında yeni bir gelişme, gerçek bir bilgi ve farkındalık göremedim. Hatta Cumhuriyet tarihine hâkim olmadığı halde gelecekten beklentileri arşa ulaşmış gençlerin “Kutlama var dediler, geldik!” gibi sözleri içler acısıydı.
“Bu bayramın önemi nedir?” sorusuna karşın insanlardaki şaşkınlık yaşları oranında değişiklik gösterse de, içinde bulunduğu coşkunun dışında bir şeyden bahsediyormuşum algısı yaratmış olmalı ki, cevaplar basit ve yüzeyseldi. Yanıtlandı mı? Aslında hayır, maalesef beklediğimin dışında, her zaman prim yapan sözde birlik beraberlik söylemlerinin ön plana çıktığı ancak ruha yansımasında ve maneviyatla bir araya gelmesinde eksiklikler gördüğüm ya da sadece ideolojik açıklamalarla bugünün siyasetini eleştiren vatandaşların altı boş cevaplarına rastladım.
Üniversite öğrencisi olduğunu iddia eden bir gencin kutlamaların Cumhuriyet Bayramına ait olduğunu söylemesi de ayrı bir olaydı. İşin özü, neyi ne için kutladığını bilmeyen bir yığın insanın sevinçleri arasında herkesin başka düşüncelerde ya da düşünemediği ama içinde yer almaktan, bir topluluğa ait olmaktan mutluluk duyduğu bir kalabalığa şahit oldum.
Zafer Bayramı’nın tarihini dilimin döndüğünce, kısaca özetlemek gerekirse;
Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı sırasında şanlı Türk ordusunun işgalci düşman kuvvetlerine son darbeyi yaşatmak ve Anadolu'dan sonsuza kadar gönderilmek üzere planlanmış gizli bir harekâttır. Atatürk, taarruz kararını Haziran 1922’de almış ve bütün hazırlıkları gizli yürütmüş.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, 20 Temmuz 1922'de Mustafa Kemal Atatürk’e 4. Kez Başkomutanlık yetkisi verilmesinin ardından, aynı yıl Ağustos'un 26'sını 27'sine bağlayan gece düşman birlikleri ilk olarak Afyon -Aslıhan civarında kuşatılmış, Mustafa Kemal Paşa'nın idare ettiği Kütahya- Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde imha edilmiştir.
Zafere kavuşan Türk Ordusu, ''Başkomutanlık Meydan Muharebesi'' adıyla da bilinen Büyük Taarruz ‘un başarıyla sonuçlanmasının ardından, Yunan Ordularını İzmir'e kadar takip etmiş ve 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden arınmıştır. İşgalcilerin ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşmiştir.
İşte bu büyük zafer, sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı 30 Ağustos günü olarak tarihe geçmiştir. İlk kez 30 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal, Dumlupınar'da zaferle sonuçlanan Büyük Taarruzu milli ruhun canlı tutulması ve bağımsız bir ülke olmanın önemine vurgu yaparak anmıştır.
Bu özel günün Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde her yıl 30 Ağustos’ta ulusal -resmi bir bayram olarak kutlanmasına karar verilmiştir. İlk kez 1924 yılında Afyon'da ''Başkumandan Zaferi'' adıyla kutlanan bayramımız, yeni oluşum içinde hem ulusal hem de uluslararası alanda oldukça yoğun olan ülkemizde ancak iki sene sonra, yani 1926'dan itibaren ''Zafer Bayramı'' adıyla resmi olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Ayrıca, Türkiye'de Hava Kuvvetlerinin ülke savunmasında önemli bir yeri olması nedeniyle o dönem Tayyare Cemiyeti de 30 Ağustos tarihini "Tayyare Bayramı" olarak adlandırmış, bugün de zaferi bu şekilde taçlandırmaya devam etmişlerdir.
Anlayacağımız, bu zaferin bir başlangıcı, bir de ruhu vardır. Bu ruhu taşıyarak atılan her adım, geleceğe bir yankı, bir bağımsızlık göstergesidir. Yapılan kutlamaların önemine ve anlamına vurgu yaparak, neyi ne için kutladığımızı bilerek ve milli bayramlarımızı özgürlüğümüzün timsali görerek yaşamalıyız.
Vatanın birliği, beraberliği ve bütünlüğü için, şehit kanlarının kutsal yüceliğinde, maneviyatımızı milli irademizle destekleyerek, aziz vatanımızın değerini bilen evlatlar yetiştirerek var olmalıyız. Zaferimiz sonsuz, bağımsızlık bilincimiz daim olsun.