Birkaç gündür toplu taşıma araçlarında rastladığım gereksiz bir rahatlık ve normalleşme görüyorum.
Daha önceki yazımda İçişleri Bakanlığı’nın toplu taşıma araçları için yayınladığı genelgesinde belirtilen durumu, otobüsler için olan 1/2 taşıma kapasitesini “49 kişilik sosyal mesafe(!)” adlı yazımda eleştirmiştim. Bu eleştirimin halen arkasında durmama rağmen artık otobüslerde bu yazıyı ve koltuklardaki “Sağlığınız için lütfen boş bırakınız” yazılı A4 kâğıtlarını da göremez oldum.
Bunun üzerine Antalya Büyükşehir Belediyesi, Ulaşım Aş. İle görüşme sağladım. Belediyenin yazıları kaldırmadığını ve toplu taşımada dikkat edilmesi gereken sosyal mesafe kurallarının ve koltuklarda tekli oturmanın, maske kullanım zorunluluğunun devam ettiğini belirttiler. Muhtemelen yıpranan ya da yolcular tarafından yerlere atılanlar kâğıtlar toplanmıştır diye eklediler.
Sonuç itibariyle vatandaş olarak bizler, toplum sağlığını bireysel boyutta değerlendiremezsek, kendi otokontrolümüzü sağlayamazsak, ha içişleri bakanlığı yeni yeni genelgeler yayınlasın, ha belediye bangır bangır bağırsın hiçbir şeyi değiştiremez. Sadece ömrü törpü yaptığımız o lanet para yaptırımları bir nebze insanların sorumluluk almasını sağlayabilir.
Neden mi?
Çünkü toplu taşıma araçlarında her gün insanları maske konusunda uyarıyorum. Zaman zaman tartışmalar da yaşıyorum. Anlık gaflete kapılanlara birkaç cümle ile durumu izah etmeye çalışıyor, sonunda teşekkür ediyorum.
Fakat anlamayacak kadar nezaketten ve insanlıktan uzak olanlara, “maske takmazsam ne olur, canım istemiyor, sana mı soracağım, bunaldım, nefes alamıyorum” diyenlere tek söylediğim;
“Seni şimdi şikâyet ediyorum, maske takmayana 1000 TL para cezası var. Kamera da çıkmıştır ama şimdi resmini de gönderiyorum, (diğer yolculara dönüyorum) siz de şahitsiniz, otobüsün saat ve plakasını da bildiriyorum”
Bunun üzerine, ( maalesef ki para yaptırımı sayesinde) o maske takılıyor ve o asık suratlar cama doğru dönüyor.
Bu normalleşme sürecini özellikle benim şehrimde mi farklı algılıyor insanlarımız anlamıyorum. Halen devam eden bir salgın var ve hala kronik rahatsızlığı olan insanlarla çevrili yaşamlarımız.
Koronavirüs (COVİD-19) salgının Avrupa’da en fazla etkilediği ülkelerden biri olan İngiltere’de yaşanan ölümlü vakayı düşünün. Masum bir memur işini yaparken kendisini öldürecek kadar kuvvetli bir virüsle karşılaşıyor. Peki neden? İşte böyle sorumsuz ve kasten adam öldürmek suçuyla yargılanması uygun görülen sorumsuz caniler yüzünden!
Gözden kaçıranlar için haberi özetlersek; Geçtiğimiz Mart ayında, İngiltere/ Londra’daki Victoria tren istasyonunda bilet memuru olarak çalışan bir çocuk babası, solunum yolları hastası Belly Mujinga (47), Covid 19 hastasıyım diye bağıran cani tarafından saldırıya uğruyor. Hastaneye kaldırılan memursolunum cihazına bağlanıyor fakat 14 gün sonra hayatını kaybediyor. Saldırgan, kasten adam öldürme suçuyla yargılanıyor.
Hepinizin aklına hemen Konya’da yaşanan durum geldi değil mi? Umre’den dönen, maneviyatla dolduğunu düşündüğümüz(!) o kendini bilmezin, orada görevi için bulunan memura tükürdüğünü hatırladınız değil mi?
Yaşam, kendi hayatımızın sorumluluğunu almakla başlıyor bunu biliyoruz ama nasıl devam ettiği konusunda bilinçsiz onlarca insanla beraber paylaşıyoruz dünyamızı. Yaşam, bir başka hayata zarar vermeden hatta başka hayatları da koruyarak devam eden bir süreç. Bu sürece saygı göstermekse sadece insana özgü bir davranıştır.
Bunun farkına varılması arzusuyla…