Yakutça : Saha Öröspüübülükete
Belki aranızda benim kadar meraklı olup, araştırıp bilenler de vardır. Geçenlerde Antalya’nın sıcağından dem vuran, yaz zamanı bir daha gelmek istemediğini söyleyen bir tanıdığa “Gelme kardeşim git Yakutistan’da yaşa!” Dedim. Ama böyle bir yerin varlığından haberdar olmayan arkadaş “Başka bir yer uyduramadın mı, Elazığ desen de olurdu.” Dedi. Anlamamıştı. Bir de üstüne alay etmişti ki; “O telefonlar biraz da bilgi sahibi olmak için var, onca GB ‘ı boşa alma bari aç da bak güzel kardeşim…” Demekle yetindim.
Ertesi gün varlığından haberdar olduğu Rusya’ya bağlı, Türki Özerk Cumhuriyetlerinden olan ülkenin resmi dili Rusça geçse de Yakutça diye bir dilleri varmış. Yüzölçümü, Türkiye’nin 4 katı büyüklüğündeki buzul kara parçasından heyecanla söz edip “Vallahi uydurdun sandım, YAKUTİSTAN diye bir ülke varmış” Demek için aradı beni. “Dünya’nın en soğuk ülkesi olduğunu da öğrenmişsindir artık” Dedim.
Bilmeyenler için ilgi alanımda olan, merakla gelişmeleri takip ettiğim ve bir gün soğuktan donmayı göze alabilecek olursam gitmek istediğim bir ülke Yakutistan. Etrafımda bahsettiğim kimsenin bu ülke hakkında bir duyum almadıklarını, basına çok fazla yansımadığını hatta Dünya’nın en büyük Türk ülkesini tanımadıkları dikkatimi çekti. Konu taze olunca ve şu sıralar Eylül serinliğini ancak sabah saatlerine hissettiğimiz Antalya’da yaşayınca %20 ‘den fazlası Kuzey Kutbu’nda olan ülkeden bahsetmek istedim.
Ülke nüfusu 1,4 milyon civarında ve %40’ı Türklerden oluşuyor. Geri kalan kısımsa Ruslar, Tatarlar, Kırım, Moğol halklarından oluşuyor. Nüfusun %10 gibi hatırı sayılır bir kısmı da Müslüman, geriye kalanlar Şaman, ateist ve Ortodoks Hristiyanlarıdır. Müslümanlar diğer dinlere orana azınlıkta kaldığı için ibadethane yapımlarında destek alamadıklarını ve Müslümanlara gereken özenin gösterilmediğinden bahsedilmişti. Umarım bir şeyler değişmiştir şimdiye kadar.
Dünya’nın en büyük Türk ülkesi olmasının daha ayrıcalıklı açıklayacak olursam; Ülke, Rusya Federasyonu topraklarının beşte birini oluşturuyor. Ülkenin bir ucundan diğer ucuna 3 bin 200 km mesafe var. Yani Türkiye’nin 4 katı büyüklüğünde ve nüfus oranına bakılınca 1/80 olarak değerlendirebiliriz. Başkenti, 1632 yılında kurulan, Yakutistan’ın en büyük kenti olan Yakutsk’tir.
İlk aklımda kalan özelliği Dünya’nın en soğuk ülkesi unvanına sahip olmasıydı. 8 ay kış yaşanan ülkede eksi 68 santigratta nasıl yaşanır hala aklım almıyor.
Ön plana çıkan bir başka durumda bu kadar sert iklim şartlarına rağmen yer altı kaynaklarının zenginliği. Tabiri caizse Dünya’nın en zengin ülkesidir. Öyle zengin ki, Dünya altın rezervlerinin %20’i kadarı diğer bir adı da Saha Cumhuriyeti olan Yakutistan’da. (Yakut Türklerinden dolayı Yakutistan. Kulağa pek ütopik gelse de ilk duyduğumda ben çok sevmiştim.) Mesela elmas, Saha yurdunda çok önemli. Dünya elmas üretiminin %25’i bu ülkede yapılıyor. Hemen hemen her bölgesinden elmas bulunabiliyor. En değerlilerinden biri de Moskova’da müzede bulunan ve 342,5 karatlık pırlanta. Ayrıca bol bol gümüş, kömür, petrol, doğalgaz, uranyum bulunuyor. Aslında kısaca periyodik tabloyu sıralamak için Periyodik Kanun'u bulan Periyodik Cetvel’in yaratıcısı Rus kimyager Mendeleyev’in tablosunda bulunan tüm elementlere sahip bir ülke.
Ekonomisi avcılık ve kürkçülük diyebileceğimiz ülkede, tarım nerdeyse yok denilebilecek kadar az. Ren geyiği ve at besleniyor. Turizm aktivitesi “Soğuk Kutup” turları. Tur kapsamında geyik yetiştiricilerini ziyaret etmek, geyik kızaklarına binme ve buzda balık tutma yapılabiliyor. Turistler için en popüler aktivitelerden biri de elmas başkenti olarak bilinen “Mirniy” şehrine yapılan yolculuk. Derinliği 571 metre, çapıysa 1 kilometre olduğu söylenen (uzaydan dahi görülebilen) maden yatağı turistlerin ilgisini çekiyor. Acaba paraya doymayan aç ekonomi tüccarlarının da ilgisini çekiyor mudur? Pek basına yansımıyor çünkü bu kadar madenin gömülü olduğu yerler. Acaba sessizce işini buzun altından mı yürütüyorlar ki!!!
Ha bir de söylemem gereken ilginç bir şey var. Yakutistan’da Tirekhtyakh Nehri kıyılarında derisi ve dişleri hiç zarar görmeden bulunan 40 bin yıllık kurt kafası bulmuşlardı. 41 cm uzunluğunda kafa, şimdiki kurtların hemen hemen tüm bedeninin yarısı kadar. O kadar dondurucu soğukta hiç bozulmadan kalmış. 40 bin yıl! İlkim şartları biraz yumuşarsa daha fazla kalıntının gün yüzüne çıkacağı söyleniyor.
Bu nüfusu az, tarımı olmayan derin dondurucu kocaman zengin ülke toprakları (buzulları mı demeliydim)eminim sizlerin de ilgisini çekti. Biraz araştırma yapıp, uğramaya ne dersiniz. Benim cesaretim yok. Belki bir Temmuz ayında göze alabilirimJ