Virüs tehlikesi sebebiyle okulların erken tatile girmesiyle beraber çalışan ebeveynlerde de panik başladı. Üç gündür özel sektörde çalışan arkadaşlarım yaşadığı zorluk ve stresten bahsettiler. Panik sadece virüs paniği de değildi. İzin alamama paniği, çocuklara bakamama paniği, anneyi babayı yerinden yurdundan edip de hasta olacaklar paniği, çocukları nasıl evde tutacağız paniği, komşu çocuklarını eve almazsak ne olur paniği, sayıldıkça çoğalan maddi kaygılar, manevi sorunlar...
Panik üzerine panik… Ama bakanlığın kesin emri var, panik yok, tedbir var!
Dediler…
Ebeveynlerden biri izinli olursa sorun hallolur da eklendi arkasından ama özel sektörde bu çok da mümkün bir durum değil. Keza piyasada fırsatçılar kol geziyorken bir de virüsten korunmak için edinilmesi gereken malzemelerin de artışı söz konusu. Dün Pazar yerindeki gözlemlerimi sizlerle de paylaşmıştım. Bugün AVM’lerde neler oluyor biraz da ondan bahsedeceğim. Şikâyet üzerine şikâyet, dert üzerine dert dinleyen bu arkadaşınız, çocukları akşama kadar oyaladıktan sonra akşam oyun parkı sözü veren ailelere bir göz atmayı denedi. Aileler şaşkın ve tedirgin. Akşama doğru AVM’lerdeki oyun parkalarında bir hareketlenme vardı. Öyle ki bu virüs belası en çok plastik eşyalara konuşlanırken, çocuklarımızın oynadığı, dokunduğu her şey plastik parçalardan ibaretti. Dezenfektasyon için çocukların parktan uzaklaşması gerekiyordu fakat ne mümkün. Gece önlem alınacağını söyleyen mekân sahipleri o an için temiz olduğundan ne kadar emindi(!) Akşam yemeğine kadar aileler verdikleri sözleri tutmak istediler ve tuttular. Umarım o çocuklar virüs neyim tutmadılar…
Bu arada bir de arada en çok konuşulan konuların başında çocukların virüsten çok etkilenmediği, çocuk ölümlerinin olmadığı savunması. Güzel annecim, babacım, bu çocukların taşıyıcı olması demek, etrafında bulunan, siz başta olmak üzere her bireyin tehlike altında olduğunu gösteriyor. Ki bu bulaşma riski üslü sayılar gibi artarak ilerliyor. Öte yandan çocuklarda travma yaratacak durumlar da söz konusu tabi. “Arkadaşına gitme” , “o çocuk hapşırıyor yaklaşma” , “bu tıksırıyor uzak dur”, “o öksürdü aman yavrum dikkat et” gibi cümleleri duyan, özellikle 10 yaş altındaki çocuklarda inatlaşma ya da içine kapanma başlıyor.
Eve gelen anne-baba ne kadar yorgun olsa daçocukları oyun konsollarından uzaklaştırıp, sohbet, paylaşım ortamı yaratmaları çocuklar için daha verimli olacaktır. Öyle AVM’lerde kapalı oyun alanlarında, bilgisayar başında vakit geçirmek yerine havalarında güzelleştiği şu sıralar, mis gibi deniz havası almak, doğa yürüyüşleri yapmak, beraber yemek hazırlamak, yeni oyunlar geliştirmek daha mantıklı ve sağlıklı çözümler olacaktır.
Önemli bir nokta daha var. Virüs riskine karşı alınan 14 kural, çocukların yaşlarına hitap edecek şekilde anlatılmalı, korkutmadan tedbir alınmalıdır. Çocuklar aile içinde, “Şu ülkede şu kadar kişi ölmüş, şurada bu kadar kişi toplu mezara gömülmüş” gibi cümleleri duydukça farklı tehlikeler o küçücük yüreklerini, benliklerini sarmış olacak. Daha geçen gün 8 yaşında bir çocuk, “Hepimiz ölecekmişiz, dedem öyle söyledi.” Dedi. Çocuğun gözlerinde ölümün ne olduğunu bilmeden bir korku yaratılmış bile. Temiz olmak, kirli ortamlardan, kalabalıktan uzaklaşmak bu kadar zor olmamalı. Önemli bir detay daha, dumanlı çubuklarınızı da uzak tutmalısınız hem kendinizden hem de o masum yavrularınızdan.
Onları koruyayım derken zehirlenmelerine müsaade etmeyin lütfen. O halde hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için anlayışıyla mücadeleye devam ama panik yapmadan…