Pazara gitmeyi seviyor musunuz? Ben bayılırım. İple çekerim pazar şenliğini, fiyatları her hafta takip eder, pazar esnafıyla kısa sohbetler eşliğinde dert dinler, hal hatır sorarım. Hafta sonu pazar esnafını bu kez daha dikkatli dinleyip, ayak sohbetini uzattım.
Yaz meyve-sebzelerinin tam zamanı olmasına rağmen fiyatlar yine yüksek. Narenciyenin kalbi Antalya’da limon 10 TL ile 12 TL arasında. Konya Ereğli’nin beyaz kirazı 7,5 TL ile 10 TL arasında. Üretim yerinde 1 TL en fazla 2 TL ye satılıyormuş. Kasayla gelen kirazlara kilo başı komisyon, nakliye, pazarcı fiyatı ekleniyor da yüzde bin artışla vatandaşa ulaşıyor.
Esnaf da dertli durumdan. “Üreticiden bize gelene kadar bu fiyat oluyor güzel kızım” diyor Süleyman ağabey. En ucuz bulduğumuz yeşilliklerin kimi yerde bağı 1 TL, kimi yerde üç bağı 1 TL. İki bağ ya kârdasın, ya zararda. Yeşillerin Ahmet “Abla bizim kendi tarlamızdan” derken, pazarın en gösterişli tezgâhıyla kasılan manav Hüseyin ağabey “Bana gelişi zaten 75 kuruş” diyor. Vatandaş üç bağı 1 TL görünce başlıyor söylenmeye. Şimdi kim hak versin pazar kirasını da üstüne ekleyen Hüseyin ağabeye?
Çocukluğumuzda dalından yediğimiz kiraza, vişneye, yenidünyaya, incire onca para vermek de dokunuyor insana. Sanki borcumuzu ödüyor gibiyiz çocukluğumuza. Okul yolunda bahçelere dalar, ‘dalını kırmamak’ şartıyla çeşit çeşit meyveleri indirdik mideye, helâldi, gören gözün hakkıydı.
Tanımadığımız teyzeler çırptıkları dutları dolduruverirdi eteklerimize. Kimlerdensin diye sorulur, yeni taşınan varsa hemen bilinirdi. Şimdi nerde o güzelim teyzeler, nerde yol üstünde o meyve ağaçları? Olsa bile, almaya, toplamaya, yemeye çekiniyor insan, ayıp olur diye. Korkuyor alacağı tepkiden.
Çocukluğunu, geçmişini, anılarını bırakıyor, yol kenarında kimsesiz dut ağacının buram buram kokusuna. Ve cebindeki parasına güvenip satın alıyor tadı damağında kalan karadutun yarım kilosunu 10 TL’ye. Üstüne basıp geçtiği meyveye ziyanla bakan insanoğlu, parasıyla temizleyemiyor günümüzün hoyrat israfını.
Mahallemde caddeye yakın bir bahçe vardı. Çiçek açtı mı sevda kokan on-on beş kadar turunç ağacı kalmıştı. Her geçişte bir es verip kokuyu ciğerlerime kadar çekerdim, öyle güzeldi ki. Onları da teker teker yok ettiler. Sanki geceleri kestiler de biz göremedik. Belli ki bina dikeceği yeri gözüne kestirmiş bahçe sahibi, sadece üç ağaç kalakalmış yol kenarında. Adam kendi malım, kendi tarlam diyerek savunuyor. Hadi adli olarak haklı, ya insani olarak?
Kentsel dönüşümü değerlerimizi yıkarak, göz hakkını haram, ayıp yaparak, ağaçlarımıza kıyarak, doğamızı yok ederek yapmayalım. Para her şekilde kazanılır. Dün para için vazgeçtiklerini, bugün artan enflasyon ve ekonomik şartlarda para harcayarak geri alamıyorsun. Alsan da manevi olarak yerini tutmuyor zaten.
Çocuklarımıza güzel anılar biriktirecekleri, kokusuyla geçmişe yolculuk edecekleri bir gelecek bırakalım. Pazarcı esnafı da topraktan geleni, toprağa gideceğe bire on katarak satmak zorunda kalmasın, en azından ürettiğini satsın.