Dün sabah KL21 otobüs hattıyla Valilik tarafına gitmek üzere yola çıktım. Sabah sessizliği, sakinlik ve huzur içinde seyreden yolumuz enteresan bir şekilde gaflete düşüp, barış çığrış halinde seyrelmeye başladı.
Sebep mi?
İki tatlı, sevimli teyzemiz durağa varmadan evvel duracak butonuna basmış anlaşılan o ki, çok da basmış ancak sinyal kaptana ulaşmamış. Bu durumda kaptan da doğal olarak durağı geçmiş.
Teyzeler; “Hey biz ineceğiz ne diye durmuyorsun?”
Kaptan, “Bas düğmeye durayım, sana garezim mi var.”
Teyzeler; “Bağırma, sesini yükseltme, ne de kolay kadına bağırması böyle…”
Kaptan, “Hanımefendi ‘adam’ gibi söyle bağırmayalım.”
Otobüsün içinden yükselen sesler; “Hep böyle oluyor, düğmeye basınca lamba yanmıyor, şoför ne yapsın” , “Akşama kadar kaçıyla uğraşıyorlar”, “Bu ne ya sabah sabah!”, “Şhittt! N’olmuş, nooolmuuuşş?”, “Adam kadınlara mı bağırdı?” ...
Yanımda oturan, belki altmış yaşlarının ortalarında bir hanım, sesi biraz daha yükselterek ve sözlerine destek ararcasına söylenmeye başladı; “Bunlar iyice şımardı, ne de olsa CHP aldı bunları, normal”
AAA nasıl yani, şimdi ne alakası var partilerle, ideolojik görüşlerle? Bir insanın kaba davranışını nasıl bağlarız şimdi belediye seçimlerine?
“Anlamadım, teyzeciğim, ne fark eder CHP- AK PARTİ ya da diğer partiler, görüşler? Sonuç olarak teyzeler butona bastıklarını iddia etti, şoför görmediği ve kendince gereksiz bulduğu tepki yüzünden kabalık etti. Hâlbuki “Affedersiniz hanımefendi, ışık yanmayınca fark edemedim” deseydi sorun kalmayacaktı. Ve siz şimdi bunu belediye yönetimine mi bağlıyorsunuz?” deyivermişim.
Teyze sustu ama daha fazlası oldu. Teyze attı çukura bir taş, gerisini siz getirin…
Otobüsten yükselen sesler ; “Ben Menderes’e oy verdim, geçen dönemde de böyle şoförler vardı, o zaman da AK PARTİ olduğu için miydi?”
“Tabi ya, bunun partiyle, görüşle alakası yok, insanın özünde olmalı davranışlarını kontrol etme becerisi.”
“Siz kabalığı ve şımarmayı daha iyi bilirsiniz hanımefendi, kusura bakmayın asıl AKPARTİ şımarttı bunları”
Aman yarabbi, ortalık kaynıyor. Bir yeri düzeltelim derken diğeri hemen taraf oluyor, takım kavgası gibi. İnsanlıktan dem vuran yok, herkes çok kibar maşallah, biri tam konuyu kavradı derken diğeri iğneleyici ve cevap hakkı doğuran bir laf sokuyor. Herkes tuttuğu takımı orta sahada savunmaya geçiriyor sanki. Ortada ne pas var ne de gol atan. Top havada, bir orada bir burada.
Derken usulca kaptanın yanına geçtim. “Bu sabah biraz gerginiz sanırım şoför bey, otobüsün arkası sizin istemeden de olsa, ani ve gereksiz çıkışınız ve kaba davranışınızı eleştirirken parti işlerine, belediyecilikten hükümete uzanan bir tartışmayı takım kavgasına çevirdi. İsterseniz bir durun da özür dileyin. Ayrıca ‘adam gibi söyleseydiniz’ sözleri de hiç hoş olmadı. Bırakın kadınlar, kadın gibi konuşsun ve siz anlayan adamlar olun.”
Kaptan durdu ve durağa tam girmişken arkasını döndü ve seslendi kalabalığa; “Bu duracak düğmelerini bir kontrol ettireyim, düğmeye basınca bir de sesleniverin. Az önce olanlar için kusura bakmayın sizler de.”
Az sonra otobüse binen yeni yolcular olup bitenden habersiz ve bu habersizliğe otobüsün geri kalanının sessizliği hâkim oldu.