Uluslararası engelliler gününü büyük bir duyarlılıkla karşıladık değil mi? Bir gün değil her gün empati kurarak hayatlarını kolaylaştırmayı planladığımız çevremizde kim varsa destek olunması gerektiğini onayladık.
Onayladıkça alkışladık. Engelleri nedeniyle yaşadığı sorunları tek tek dinledik, önermelerde bulunduk. Belediyelerin nereye ne yapması gerektiklerini dahi konuştuk. Ama kendi üstümüze düşen görevleri pek anlayamadık galiba.
Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için anlayışına hâkimsek eğer, direk söyleyeceğim bir gün sonrasının durumunu…
Peki, neler mi yaptık?
Kaldırımda engelli vatandaşlarımız için o bahsedilen, tekerlekli sandalyenin kolaylıkla geçeceği bölüme, tam da önüne araç park ettik.
Ayrıca yaya geçitlerinin ve alt/üst geçit girişlerinin zemini farklı döşenmeli. Bu zemin görme engelliyi alt/üst geçit merdivenlerine götürebilmelidir dedik. Üst geçitlerde merdivenleri kullanabilecekken, üstgeçit asansörlerini kullanmayı tercih ettik. Meşgul ettik hatta bozduk, kir pasak içinde bıraktık. Takip etmedik.
Eli ayağı tutarken sırf iyi insanların vicdanına dokunmak, kandırabilmek adına, kendi kendine engel koyan acizlere aldandık ve gerçekten engeli olmasına rağmen hayat mücadelesini tırnaklarıyla kazananları göremedik.
Yeşil ışıkta sinyal seslerini her duyuşumuzda hatırlamamız gereken görme engelli canlarımızı düşünmek yerine kırmızı ışıkta geçmeyi marifet bildik.
Yaya geçitlerinde ve sağa dönüşlerde yayaya yol vermek saygı olarak adlandırılsa da bırakın normal şartlarda yürüyebilen, görebilen vatandaşlarımızı, bedensel engelli vatandaşlarımıza bile öncelik vermeyen engelli düşüncelerle hareket ettik.
Geniş kaldırımlarda görme engellilerin takip ederek yürüyebileceği farklı zeminler olmalı, kaldırım üzerindeki duraklar, elektrik direkleri veya trafik levhaları görme engellilerin ve ortopedik engellilerin yürümelerine engel olacak şekilde dikilmemelidir dedik. Dedik ama arabamızın yarısını kaldırıma park ettik, motosikletimizle kaldırıma çıktık, bisikletimizi kaldırımın ortasına kilitledik.
Belediye otobüslerinin hepsinde, durma düğmeleri bedensel engelliler, kısa boylular ve çocuklar için mutlaka aşağıda ve oturma yerlerine yakın yerlerde olmalıdır dedik. Otobüsün hangi durağa geldiği ve sonraki durağın hangisi olduğu anonsla duyurulmalıdır dedik. Giriş kapılarına sesli sinyalizasyon konulması görme engellinin otobüse kolay binmesini ve inmesini sağlayacaktır dedik.
Dedik de kapıdan çıkmakta zorlanan engelli vatandaşımıza bir el uzatmayı bilemedik.
Bilemedik, çünkü hepimizin potansiyel engelli olduğunu unuttuk. Yarına her şey aynı düzende kalacak, hiçbir değişiklik olmayacak diye düşündük. Her şey bir anlıktı oysaki. Çocuklarını kucağına alamayan baba, bir anda o elektrik direğinin akımına kapılmıştı. Yeni doğan evladının yüzüne doyamayan anne bir anda düşmüştü apartman bodrumunun boşluğuna. Parmaklarıyla ezber etmişti her santimini göremediği yavrusunun.
Her şey bir anlıktı ve bizim bir tek şeye ihtiyacımız vardı, küçücük bir EMPATİ…