Bir kadın tanıyorum. İki çocuk annesi. Hem evinde hem de işinde özveriyle çalışan, hiç durmayan ama fedakârlığı bu kadarla da bitmeyen bir kadın. Çocuklarının okul dönemlerini gün gün takip edip, hangi dersleri işlediğini bilen, dersteki performansını öğretmenleriyle değerlendiren aynı zamanda da günlük olarak ders tekrarının yanında bir sonraki konulara adapte olabilmesi için her gün çocuklarıyla beraber ders çalışan bir anne O. Adı Süheyla.
Hayranlığım sadece çocuklarına ders çalıştırması ve onlarla bu kadar yakından ilgilenmesine değil. Farklı derslerin konularını ünite ünite takip edip, bir öğretmen (hem de en özverilisinden) bilinciyle kendisine ayrı defterler alıp, hem internet ortamından hem de ek kitaplardan yararlanarak eğitim ve öğretimini evinde üstlendiği öğrencilerine (evlatlarına) konuları aktarmadan evvel kendi öğrenme isteğine hayranım.
Devlet okulunda okuyan çocukları için henüz ilkokul sıralarında başlayıp ilk çocuğunu dershane ortamı görmeden Fen Lisesi’ne hazırlamış, yüksek puanla dereceye girip istediği okulu kazanmasını sağlamış bir anneden bahsediyorum. İkinci çocuğu için de yine aynı taktikle istediği okulu kazanabilmesi adına çabalıyor.
Her gün bir konuyu farklı yönleriyle inceleyip öncelikle kendisi de öğrenerek özet çıkarıyor, ardından çocuklarına aktarıyor ve onların konulara hâkim olup olmadığını öğrenebilmek adına onları teste tabi tutuyor, kendi düzeninde sözlü ve yazılı yapıyor. Çocuk hem okulda hem de anneden aldığı eğitimle kat be kat daha başarılı oluyor.
Bir gün dayanamadım sordum; “Hiç mi yorulmuyor, üşenmiyorsun, her gün konuları takip edip tek tek özet çıkarmaktan?” diye.
“İnan hiç üşenmiyorum, hiç yorulmuyorum. Çocuklarımla beraber yeniden öğrenip, tazeleniyorum. Yıllar önce okul sıralarında anlamadığım konular oluyordu zaman zaman. Şimdi algımın arttığını fark ediyorum. Dersleri bir oyun gibi görerek hem kendime hem de çocuklarıma öğretmekten büyük keyif alıyorum. Böylece eğitimde ezberciliği de ortadan kaldırdığıma inanıyorum. Kendi bilmediğim, üstesinden gelemediğim bir konuyu evladıma da öğretemem. O yüzden önce kendim ders çalışıyorum. Kendi öğrendiklerimden emin olarak, soru sorduklarında onları cevapsız bırakmayacak şekilde kendimi hazırlıyorum. Evde küçük oyun bazında sınavlarla öğrendiklerini tekrar etmelerine ve zihinlerinde gerçek bir öğrenimi oluşturmaya çalışıyorum. Biliyor musun, aslında ben geleceğime yatırım yapıyorum. Onlar benim geleceğim. Ben ne kadar bilgi sahibi olursam, onların da beni örnek alacaklarına ve hayatlarını hep öğrenmeye adayacaklarına inanıyorum.” Diyor.
Beklediğim cevaplar geliyor, hem bir anne, hem de böyle bir kadının dostu olmaktan gurur duyuyorum.
Harika bir özveri değil mi? Bu çocuklar özel okullarda değiller, özel öğretmenler eşliğinde özel dersler almıyorlar. Buna rağmen anne sevgisi, şefkati ve öğreticiliği ile mükemmel bir eğitim dönemini yakalıyorlar. Gıptayla ve imrenerek bakıyorum. Sadece kendi çocuklarına değil, yeğenlerine, komşularının çocuklarına, etrafında kim varsa öğretmek adına çabalayan böyle mükemmel bir kadınla oturmaktan, sohbet etmekten, hayatı sorgulamaktan zevk alıyorum.
Anlıyorum ki, evladınız en iyi okullarda da okusa, en iyi öğretmenler de tutulsa, hiçbir güç, bir annenin verebileceğinden daha fazlasını veremez o yavrulara. Evlatlarımız bizim geleceğimiz. Biz bugünlerini ne kadar aydınlatabilirsek, onlar da geleceğimizin o denli ışığı olacaklar. Bunu fark eden, bugünü evlatları için harcayan kutsal annelere selam olsun. Herkese böyle bir anne, böyle bir dost, böyle bir eğitimci nasip etsin Yaradan.