Her gün binlerce kelime tüketerek kurduğumuz cümleleri düşünüyorum. Başka bir düşünen varlığa aktarılacağı sırada, kelimelerin yer değiştirmesi ya da sonundaki eklerin ufak ekle- çıkarlar ile olası sonuçları nasıl da değiştirdiğine şaşıp kalıyorum.
Bir konu hakkında karşımızdaki kişi ile konuştuklarımızı, bir sonraki şahsa aktarmamız gerektiğinde ve bu aktarımın feedback kısmı incelendiğinde elimizde bambaşka bir tasarım harikasıyla karşılaşabiliyoruz.
Onca akıl yürütmeler ve doğru bildiklerin, anlattığında anlaşılır olabileceğini umduğun konular üzerinde yanılma paylarını da hesaplasan, tamamen değişen algılar söz konusu olabiliyor.
Sosyal ya da iş hayatında maruz kaldığımız yaklaşımların kaynağında, belki sizden / bizden / benden çıkan cümleler yok. Ağzımızdan, tavrımızdan, duyarlılığımızdan eser kalmamış yeni cümlede. Hırpalanmış, örselenmiş, süslenmiş, çok değişmiş.
Cümlelerin gidişatının bozulması, yer değiştirmesi ya da inşasında kullanılan ufak tefek zannedilen(!)malzemenin çalınmasıyla, olaylar sizin gördüğünüz açıdan çoktan çıkmış olabilir. Sunduğunuz cümleler halka olmuş bir bina dikerken, aradan çıkarılan bir kolon, koca binayı yerle bir edebilir.
İzinsiz, sizin çabanızla yapılan inşaatınızın malzemesinden yürütenlere ya da ihtiyacınız dışında baca ekleyenleri kısaca‘LAF CAMBAZI’ olarak nitelendiriyorum.
Bu laf cambazlarını üç ayrı maddede incelediğimde; ( En azından ben şimdilik üçe ayırdım)
Başkalarının söylediklerini kendi içsel duygu dünyasında farklı bir şekilde yorumlayıp sunanlar;
Herhangi bir konu üzerinde konuştuktan sonra, üçüncü bir şahsa konu aktarılırken (iyi niyet / kötü niyet) kendi düşüncelerini de konuşmanın bir parçasıymış gibi ortaya koyarlar. Bu durum aktarımı yapanın niyetine göre farklı sonuçlar doğurabilir.
Daha önce söylediğini, olayların yön değiştirmesiyle kendi çıkarları doğrultusunda eğip büküp, oynayanlar;
Üzerinde konuşulan konuların bu maddede yer alan insanlar için aslında hiçbir önemi yoktur. Olayların takibinde lehine bir konum yaratabilmek adına, çok farklı bir anlatım geliştirerek konuyu istediği bir yöne saptırabilirler.
Zannettiklerinin ardına sığınıp ‘sözde’ olmayanı olduranlar;
Bahsedilen her ne ise dinler gibi yapıp, anlamadan, idrak etmeden, algı süzgecinden geçirmeden aktarım sağlarlar. Sonuç her ne olursa olsun, konuşulanları zannettikleri gibi yorumlarlar ya da işlerine geldiği gibi zannetmiş olurlar. En tehlikelisi de budur.
Çünkü hiçbir düşünce zannedilenin arkasına saklanamaz. İçsel olarak zannedilenler, kelimelere dökülmeden, onaylanmadan, netlik kazandırılmadan yorumlanamaz ya da anlaşılamaz.
Bütün bunlardan yola çıkarak, laf cambazlığı yapan insanların varlığı mütemadiyen sürecek kanısındayım. Bu insanların konumunun, makamının ya da tahsilinin de pek bir önemi yoktur. Alınması gereken önlemler de gelişerek, insanına, dönemine, konusuna ve zamanına göre değişkenlik gösterecektir.
Yalnız, kendi yaptırımlarımdan yola çıkarak, naçizane bir öneri de bulunabilirim. Düşünce yapısını, tarzını bildiğiniz, öngörü oluşturabileceğiniz insanlarda önlem almak daha kolayken, tanımadığınız kimseler için daha tedbirli olmak da yarar var. Tanıdıklarınızı da tanıyamaz hale getiren bu laf cambazlıklarına en güzel çözüm, mutlak konuşmaya tanıklık ya da oluşumun ispat edilebilirliğini geliştirmek olacaktır.
Olayları ve zamanı doğru kullanırsanız, ispat etme durumunuz aynı oranda artacaktır. Bir de gerçekten bu yolla ilerleyenlerin varlığından net bir şekilde eminseniz, ipin ucunu bırakın. Lafını da, cambazlığını da cebine koyun, gitsin.
Siz önlemlerle uğraşırken, o başka inşaları da devirme peşinde olacaktır. Çekirgenin ne kadar sıçrayacağını öğretin onlara…