Günümüzü nasıl geçirdiğimiz, nasıl planlama yaptığımız konusunda herkesin farklı bir tarzı olduğu gibi farklı önerileri de olacaktır elbet. Planlarına an ve an uyan kimseler ne kadar şanslı.
Fakat erteledikçe ertelenen, bir türlü üstü çizilmeyen, başına geçilemeyen her ne varsa kalabalıklaşarak insanın gününü, haftasını hatta aylarını harcarken, takılıp kalacağı, başa dönmekte zorlanacağı acizlik ve tembellikle sabitlenmiş paslı bir zinciri anımsatıyor adeta.
Böyle durumlara köftesiz ekmek demek istiyorum.
Benim de köftesiz ekmeklerim vardı. Kıymamı almışım, harcını hazırlamışım ama pişirmeye üşenip açlıktan ekmeği boş yemişim. O kadar zaman, para ve hazırlık boşa gitmiş, bir kuru ekmekle yetinmişim. Ekmekler planladığım programımı oluştururken, köfteler de plana ne kadar uyup, ne kadar ruhen ve bedenen doyuma ulaştığımı hatırlatıyordu.
Her hafta Cumartesi, evdeki küçük balkonda istiflenmiş eşyaları dışarı çıkarmayı planlıyordum, ardından Pazar oluyor, Pazartesi oluyor derken onca eşya balkonda, benim aklım gelecek hafta Cumartesi’de. Koca bir kısır döngü.
O beklenen ama bir türlü gelmeyen Cumartesi, kendi yarattığım köftesiz ekmeklere dönüşüyor, karın doyurmuyordu. Her balkona çıktığımda sinir oluyor, içimi rahatlamak için planı tekrar gözden geçirip (artık her kelimesini ezberlemiştim ama)yeniden bir sonraki haftaya atıyordum.
Geçen hafta artık canıma tak etti; “Ne yapıyorum ben, böyle nereye kadar?” Dedim. Her hafta aynı cümleleri kurmaktan, aynı duyguyu yaşamaktan ve bir türlü üzerini çizip atamadığım ‘KÜÇÜK BALKON TOPARLANACAK’ maddesini listemden kaldırmaya karar verdim.
Dağ gibi gözükmeye başlayan 4-5 koliye elimi sürmekten imtina ettiğimi fark ettim. Artık kesin kararlıydım. Aldım elime kâğıt kalemi, günü Cuma’ya çektim. Cuma günü akşam eve girer girmez ilk işim balkondaki eşyaları dışarı çıkarmak olacaktı.Eve yorgun geldim ve ‘neyse yarın Cumartesi, yarın toparlarım’ dedim.
İşte orada koptu ne koptuysa, bir an aynı cümleleri anımsamak deli etti beni. Kalktım, işe koyuldum. Ben erteledikçe canavara dönüşen balkon, bir saat kadar kısa bir zamanda tertemiz oldu. Haftalardır süregelen ve bir türlü doyurmayan ekmeğin arasına sonunda nefis köfteleri yerleştirdim. Ertesi sabah ezber ettiğim balkona gidip derin bir ‘oh’ çektim.
Hepimizin erteleyip dağ gibi olan işleri, planları, yapılacaklar listesi, toplanacak ıvır zıvırları vardır. Bekledikçe acımazsızca devleşir, deli eder sizi. Bunu bir başkası yapmıyordur. Zaman bulamamak en büyük bahanemiz.
Bahanelerin ardına saklanıp nelerden vazgeçiyoruz? Sadece içi köfte dolu ekmeklerden mi, hayır. Hayatımızda derin bir oh çekmekten, hafif ve rahatlamış hissetmekten, kendimize verdiğimiz sözü tutmanın gururundan, yeni planlar oluşturmaktan…
Kimimiz yarın ders çalışacaktır, kimimiz yarın ziyarete gidecektir, kimimiz yarın doktora görünecektir, kimimiz yarın iş arayacaktır, kimimiz söyleyemedikçe büyüyen sıkıntısını yarın dile getirecektir... Bu yarın hiç bitmeyecektir. Sabaha, akşama, yarına, haftaya, gelecek aya…
ERTELEMEYİN!
Çünkü erteledikçe, bu köftesiz ekmekler çoğalıp koca yığın halinde önümüzde aşılmaz yol olacak, bayatlayacak, sonunda aç bırakacak.
Benim güzel arkadaşımın çocukları parka götürecek zamanı mı yok, bir ay önce sipariş ettiği takımı hala almaya gidemedi mi, sevdiği arkadaşıyla bir çay molasında buluşamadı mı?
Niye? Gün herkese 24 saat de, sana mı 10 saat?
Köftesiz ekmekler açlık yaratır. Ödülsüzdür. Kısır döngüdür.
Çıkın içinde bulunduğunuz ertelemeden, isteksizlikten, isteyip de başına geçememekten.
Şimdi köfte zamanı!