Hemen konuya gireceğim.
Takip edenler hatırlayacaktır. Kasım 2019 itibariyle radikal bir kararla 20 yıllık alışkanlığım, dumanlı çubuğu hayatımdan çıkarmış ve dumansız hava sahasına katılım gerçekleştirmiştim. Kendimi bildim bileli hiç kilo problemi yaşamayan ben, yaşın ilerlemesiyle yavaşlayan metabolizmaya ek olarak karantina süresince hareketsiz yaşam aralığına eşlik etmiş ve ipin ucunu kaçırmıştım.
Tehlike çanları!
“Aman Özge, ne olmuş canım, bak bana, sen yine iyisin.”
“Ya kilo sana yakışmış, yüzün çok güzel oldu.”
“Bence bu kilonu koru, sorun yok, daha fazla alma yeter…” Cümleleri her aynaya baktığımda kulaklarımda ahenkle dans ediyordu. Bir tek eşim, “Kilo aldın ve bence fazla aldın. Tamam, sigarayı bırakalı da epey oldu, dikkat etmezsen artacak” diye telkinde bulunuyordu. Her ne kadar karşılık verip rahatladığımı zannetsem de sonuç itibariyle vücuduma ilk defa binmiş olan 12 kg’nun verdiği ağırlığın farkındaydım.
Kendime şaşkın, tartıya şaşkın, kıyafetlere küskün, mutsuz bir insan olmama ramak kalmıştı.
VEEEE diyet hayatıma girdi!
Yakın dostlarım ve ailemin şaşkınlığını görmezden gelerek ben de diyete başladım. Yıllarca, günlük bir kavanoz çikolata, çeşitli tatlı çörekler, tahinliler, lokumlar derken şeker komasına girmeden bu günlere geldim çok şükür. Etrafımdaki herkesi de “Yiyin yiyin bir şey olmaz, yeter ki hareket edin” diyerek örgütledim Çünkü kendi bedenimde gözlemlediğim kadarıyla durum bu şekildeydi. Yiyor yiyor kilo almıyordum. Ta ki tartı bana +12 kg olduğumu gösterene kadar.
Diyet kelimesi bana hep farklı çağrışımlar uyandırmış, itici gelmişti. Sanki sadece rahatsızlık derecesinde kilo problemi olanlar ya da belli hastalıklarla mücadele edenler ya da artık yaşını başını almış, yağlı ya da şekerli gıda tüketirse hayati tehlikesi olanlar diyet yapar gibi geliyordu. Şimdi içinizde 12 kg için mi tüm bunlar diyenler olacaktır. Ancak inanın, vücudun fazla olduğunu düşündüğünüz ve sizi ağırlaştıran, mutsuz eden zaman aşımına uğrarsa alışılmışlıkla sonuçlanacak ve hayatınıza yeni gelen kiloları engellemekte gecikeceksiniz. Bu durum, vadesi gecikmiş borçlarız gibi bir süre sonra altından kalkılmaz bir hal alacaktır. Fazla bulduğunuz 5 kg dahi olsa fark etmiyor. Sizi rahatsız ediyorsa, sabah yorgun ve mutsuz uyanıyorsanız, hareket etmekte kendinizi sınırlı hissediyorsanız, bu bir kilo problemidir.
Yanlışlar ve Doğrular!
Demek ki karantina yapılan ekmek denemeleri, börekler, çocukların arzu ettiği ıslak çikolatalı kekler, büyüklerin gözdesi havuçlu tarçınlılar, atılmasın yazıklar, aman atıver ağzınalar, arkandan ağlarlar, önünden gülerler derken alınan kilocukları vermekte de çok yanlış yaptığımızı tesadüf eseri öğrendim. Sonuçta ilk diyet tecrübemdi ve hiçbir uzmandan destek almadan, kulaktan dolma bilgilerle bu işe girişmiştim. Sırf, “Sevdiye teyzenin de kızı böyle kilo vermiş, Nazım amca böyle zayıflamış, Nazan doğum kilolarından iki ayda böyle kurtulmuş” larla devam eden süreç beni de ekmekten, şekerli gıdaların tamamından hatta en sevdiğim yağlı hayvansallardan dahi kesti. Kendime getirdiğim sınırlar daha da halsizleşmemi sağladı, uyku düzenim bozuldu.
Derken …
Tartının takılıp kaldığı kiloya da sinirlenerek, tam buğday ekmeğine tereyağını boca ettim. Nasıl özlemişim. Normal şartlarda protein ağırlıklı beslenme şeklini sevdiğim doğrudur ama o kadar çok ekmeksiz kalmış vücudum, fazlasıyla su tüketmeme rağmen o kadar çok ödem yapmıştı ki, bir haftanın sonunda tekrar hareket etmeye ve eski enerjimi kazanmaya başladığımı fark ettim. Demek ki tam tahıllılar, yağ, süt, peynir, zeytin, şekerli gıdaların yerine de günde birkaç meyve çeşidi bana iyi gelmişti. Asıl bombaya gelelim. Tartıya bir çıktım bir hafta sonra 3 kilo kaybetmiştim. Enerji ve hareket olmadan yerimde sayan ben, yeme alışkanlıklarında ufak değişikliklerle yeniden eski enerjime kavuşmuş hatta kilo vermeye bile başlamıştım.
Peki bu kilolar nasıl bedenimi terk etti? DEVAMI HAFTAYA…
Kaçıranlar web sayfamızdan da takip edebilirler.
https://www.gazetebir.com.tr/yazar/ozge-gurun/