Otobüslerde son zamanlarda halkın panik davranışlarına anlam veremiyorum. Hem kendi canlarını hem de sevdiklerini korumaları gerekirken yanlış üzerine yanlış yapıyorlar. Bir de bu yanlışı savunma şekillerine hastayım. Uyaralım ama uyarırken de uzak duralım. Çok elzem durumlar olmadıkça evden çıkmayalım. Her çıkış, bilmem kaçıncı vuruş kalesi olmayan güzel halkıma.
Maskeli Beşerler Hep mi Şaşarlar?
Birbirine çapraz oturan 60’lı yaşların başında olduğunu düşündüğüm kadının da, adamın da yüzünde maskesi var. Çok dikkatliler virüs konusunda.Otobüslerde sosyal mesafeyi koruma alanlarımız da çoktan belirlendi tabi.Ne demek nasıl? Hala bilmeyenler varsa anlatayım. Her ikili koltuğa bir kişi, her dörtlü koltuğa ise çaprazlama iki kişi şeklinde oturuluyor. Hafif yana kaykılmış, ayağını bir diğerinin üzerine atarak da yan koltuğu sahiplenmiş. Asayiş berkemal.
E o şekilde boş da oturulmaz tabi. İnsanımız yol bitene kadar telefonda. Onca merakta akonu komşu akraba var değil mi? Ve beklenen an, kadının telefonu çalıyor, sakince açıyor. Sakinlik önemli. Sakince konuşmaya başlıyor.
“Evetevet canım, duydum ben de. Seniha atmış vatsaptan. Aaaaa onu görmedim. Sesim mi gelmiyor. Dur bekle. ( O arada maskeyi çene hizasına indirip, sohbetine devam ediyor) Şimdi geliyor mu? Tamam canım. Osman abin de yanımda, sıkıldık evde Kezban hasta biliyorsun, hem iğnesini yaptıralım hem de çocuklara bi bakalım dedik. Çocuklar da iyi canım merak etme. Akşam konuştuk. Onlar da bizi merak etmişler. Malum abinin şekeri, benim böbrek derken çok korkmuşlar. Tabi canım, dikkat ediyoruz. Maskesiz çıkmıyorum. Maske yoksa tülbent mutlaka alıyorum ağzıma. Tabi canım çantamda var kolonya. Tamam, Naile’cim. Haydi öptüüüüm, bak abinin de selamı var.” ( Çaprazında oturan Osman amcaya olan biteni özetledikten sonra maskeyi geri taktı)
Kanı Deli Kaptan!
Şoförün hemen arkasındaki koltuktayım. Herkesle ilgilenen mükemmel bir kaptanımız var. Osman amcalardan fırsat buldukça biraz da ona bakıyorum. Benimle aynı hizada oturan entel bir kadın, “Kaptan siz neden maske takmıyorsunuz? Belediye dağıtmıyor mu?” Diyor.
Kaptanımız 45-50 yaşlarında bir delikanlı tabi. “Bize bir şey olmaz. Ben çoktan bağışıklık kazanmışımdır. Zaten Adanayık biz. Bizde bir şalgam var, acılısından… Akşamları yatmadan birer bardak içiyoruz. Domuz gribi nasıl bitti sanıyorsunuz?”
Kadın, “Olur mu canım öyle şey, Dünya çare bulamadı. Söyleyelim de herkes şalgam içsin madem.”
Kaptan, “Valla ben herkese söylüyorum. Her şey doğada. Şalgam bir tanedir. Elin Avrupalısı ne bilsin şalgamı…”
Tabi canım, elin Avrupalısı Şalgamı bilse, takar mı hiç Korona’yı peşine(!)