İş hayatını kurumsal boyutta yaşayanlar iyi bilirler. İş yerlerinde belli bir hiyerarşi hâkimdir. Bu belirlenmiş düzen içinde alınan sorumlulukların dışında bir de netlik kazanmayan ama görünmeyen bir baskıyla, bir mecburiyetle aldığımız sorumluluklarımız vardır. Bu netlik kazanmayan görevler sürekli beden değiştirse de, bu göreve en ılımlı yaklaşanın yakasında kaldığı bir gerçektir. Ama bu durumu kendi lehine, azim ve istikrarla çeviren bir iş adamından söz edeceğim bugün.
Kurumsal bir firmada 15 senenin üzerinde görev alan ve emekliliği hiç düşünmeyen Aziz Bey, iş hayatında belli bir konuma gelebilmek adına yıllarca farklı idari pozisyonlarda çalışmış biri. Şirketin en alt kadrosundan başlayarak idari yönetici konumuna gelebilmesi neredeyse çalışma hayatının en sancılı dönemleri olmuş. Tecrübelerini sizlere de aktarmak isterim. Kim bilir belki aynı sorunların içinde olup da çıkış bulamayanlara aydınlık bir yol olur anlattıkları;
“Baba’dan kalma ithalat odaklı tekstil firmamızda iki kardeş birlikte çalışıyorduk. Türkiye genelinde dağıtım yaptığımız 3 bölge vardı. 2001 yılında beklentilerimizin üstüne çıkan kurlar nedeniyle iflasın eşiğine geldik. Çok değil iki sene sonra da firmamız battı. Varlıktan yokluğa bir yolculuğun içinde harman olduk. Her şey insanlar için tabi. Bir taraftan ödenmesi gereken borçlara faiz biniyor, bir taraftan da geçim derdine düşüyorsunuz.
Bu süreçte iş arayışına girdim hatta farklı sektörlere bile baktım. O yıllar yeni açılmış kurumsal bir firmada ticaret hukukunda tecrübeli olduğum için satın alma personeli olarak işe başladım. Getir- götür işlerinden sorumluydum. Derken bir sene zarfında işleri hızla öğrenince, personel boşluğu da olunca şefliğe yükseldim. İlk defa baba ocağından farklı bir yerde çalışmanın gerginliğiyle, ast-üst ilişkilerini öğrenmem zorlu bir süreç oldu.
Törpülenmek ve bu işte sebat göstermek zorundaydım. Hedeflerim vardı. Özel sektör olsa da gelinebilecek en üst noktayı kapıdan girdiğim ilk gün aklıma yazmıştım. İki sene sonra satın alma müdür yardımcısı olarak terfi aldım. Belli görevlerim dışında, bağlı bulunduğum müdürün şahsi işleriyle de alakadar olmak zorunda bırakılıyor, durumu bir üst pozisyona taşıyabilecek cesareti kendimde bulamıyordum.
Bir sene müdürümün hem şoförlüğünü yaptım hem de personelle olan sorunlarında arada kaldım. Hırslı ve egosu yüksek bir adamdı. Yönetim kuruluyla da arası iyi olduğu için terfi beklentilerimi karşılayabileceğini düşünüp, hep sessiz kaldım. Bir süre sonra müdürün alması gereken tüm sorumlulukların omzumda olduğunu muhasebe de işe başlayan eşim sayesinde fark ettim. İmza yetkisi dışında bütün işleri ben yapıyordum ve yönetime müdürün imzasıyla tamamlanmış onlarca iş bırakıyordum.
Müdürüme sürekli yönetimden hediyeler geliyor, ayrı tutuluyor, özel günlerinde ailesiyle beraber ücretsiz tatillere gönderiliyordu. Hatta şirketin ana kontrolünde yetki verilmesi bile düşünülüyordu. Bir gün şirket içi genel bir mail geldi, sadece müdürlerin katılması istenen büyük bir toplantı yapılacaktı. İki sene İngilizce yazışmalarını benim yaptığım, yurt dışı tedarik firmalarımızdan en büyük iş ortağımızın ziyaret talebi üzerine düşünülmüş bir toplantıydı.
Müdürün yapması gereken tüm yazışmaların kontrolü ve takibi bende olduğu için müdür toplantıya benim de katılmamı istedi. Nihayetinde yardımcısıydım. Böyle bir toplantı için bir sene dişimi sıkmış, stres ortamında çalıştıktan sonra eve çok geç saatlerde giden ve üç kişinin yapabileceği iş yükünü sırtında taşıyan ben, işimi kaybetme pahasına oturup, toplantıda yönetim kuruluna durumu açıklayacaktım. Nihayet bu fırsatı yakalamıştım.
Ana konu bittikten sonra sohbet başlamıştı, hemen söz alıp araya girdim ve müdürümün yanında olan biteni, aldığım sorumlulukları ve bu sorumlulukların karşılığı olmayan pozisyonumu dikkat ve detay gerektirecek şekilde sundum. Müdürün birkaç itirazından sonra açıklamalarım ve dosyalardaki hâkimiyetim dikkate alındı ve durumu değerlendireceklerini bildirdiler. Bir hafta sonra ziyarete gelen tedarikçimizin toplantısında satın alma müdürü olarak oturuyordum.
Diyeceğim o ki, hayatımızda her şey ters düz olup, baş aşağı gelebilir. İlk üç senem çok zorlu geçen şirketin şuan ortaklarından biriyim. Dürüstlük ve azimle, sabır ve sebatla görev aldığın sürece mutlaka beklediğin o fırsat ayağına gelecek. Geldi ve sen görmüyorsan biraz da zekâ gerektirecek tabi. Her zorluk bir fırsatı da beraberinde getirir. Sıfırdan başlamayı kabul etmeseydim, şuan belki de çok farklı bir konumda ‘Zamanında biz çok zengindik’ diyecektim.”