Evde çokça zaman geçirmek zorunda kaldığımız şu üç aylık periyotta elbet sizlerin de gözünden kaçmamıştır; Yenilenme, toparlanma, fazlalıklardan kurtulma zamanının geldiğini vurgulayan detaylar…
Gereksiz duygu bozukluğu ve haksız yere vücuda misafir kilolar(!)
Üzerinizde bir ağırlık mı hissediyorsunuz?
Birçok şey gözünüze gereksiz mi gözükmeye başladı?
Mutfakta neden 3-4 çeşit yemek yapıldığını sorgulamaya başladınız mı?
Yaşam ne için vardı, canımızı sıksa da yaptıklarımızın belli bir açıklaması, karşılığı var mıydı?
Balkonların, pencere kenarlarının değerini daha mı iyi anlar oldunuz?
Biraz nefes alalım mı dediniz?
Gelen geçen var mı diye merak mı ettiniz?
Deniz, gökyüzü…
Özgürlüğü tanımlayan her şeyi yeniden mi değerlendirdiniz?
Ya Kokular?
Yağmur sonrası ıslak toprak kokusu…
Yediveren limon çiçekleri…
Ya Erguvan ağaçlarının eşsiz görselliğinin yanı sıra kokusu?
Ah o deniz kokusu, hafif dalganın kıyıya ya da kayalara vurmasıyla dağılan iyot kokusu?
Bakmaktan çok görmek mi istediniz?
Ya renkler? Kırmızı, yeşil, mavi, sarı, mor.
Renk renk çiçekler, insanların bedenine yansıyan enerji hareleri…
Papatyalar, üstüne fazla basan olmayınca nasıl da boy atmış, nasıl da serpilmişler öyle, fark ettiniz mi?
Pazar alışverişini mi özlediniz?
Pazara gitmekten hoşlanmayanlar bile Pazara gitmek istediniz mi?
Hani o yaz meyveleri; Erik, kayısı, kiraz bu sene nasıldı?
Karpuzlar artık kesmece değil miydi yoksa? Merak ettiniz mi?
Ne kadar çok şeyi özledik değil mi, ne kadar çok şeyin ihtiyacımız olmadığını anladık aslında. Ve yaşamda alacağımız kararları ne kadar da fazlasıyla etkiledi değil mi fazlalıkların getirdiği eksiklikler?
Şimdi fazlalıkları atıp, eksikleri tamamlama zamanı…