Daha dünkü yazımda fidan dikme projesinin geleceğe yeşil bir dünya bırakabilmek adına farkındalık yarattığını dile getirdim. Türkiye’nin 81 ilinde hayata geçirilen proje, fidan dikim zamanı hakkında haklı eleştirilere de yol açtı. Ancak, Türkiye genelinde yazılı ve görsel medyada harika bir oluşum olduğundan, geliştirilen farkındalıktan bahsedildi ve ben de elimden geldiğince aktarmaya çalıştım.
Ancak görüyorum ki farkındalık, 81 ilimize katkı sağlasa da eksikliklerimiz hemen gün yüzüne çıkmaya başlamış bile. Daha bir gün geçmedi ardından, bir gün…
Dün aldığım haber üzerine üzülmemek işten değil. Bartın’da, fındık bahçesinde kuruyan otlar dikkatsizce ateşe verilmiş, ateş ormanlık alana sıçrayınca yangın çıkmış. Yakınlarında bulunan evler tahliye edilmiş. Anız yakma merakıyla yangın, beş hektarlık alana yayılmış!
Ne acı değil mi? Dün ne konuşuyorduk, bugün ne yazıyoruz…
Evet, tahmin ettiğiniz üzere yangın çıkaran şahıs gözaltına alınmış alınmasına da, bu kimin umurunda? Giden ağaçlar, yanan canlılar geri gelmeyecek. Bartın valisi Sinan Güner yangın üzerine yaptığı açıklamada bir şey ilgimi çekti. Açıklamasında, “Bizim tasvip etmediğimiz bir yöntemle anız yakılması sonucu yangının çıktığı ihbarını aldık. Anız yakılmasıyla birlikte ormana sıçradı. İlk olarak kontrol altına almak için çaba sarf ettik. Sonrasında yangın büyümeye başladı. Özel idarenin iş makineleriyle birlikte yangın yolunu açarak, alevlerin büyüdüğü yere ulaştık. Şu anda yangın kontrol altına alındı. Yer yer alevlenmeler oluyor ama sabaha kadar soğutma çalışmaları yapacağız. Yangını çıkarttığı öğrenilen vatandaşımız ekiplerimiz tarafından gözaltına alındı. Yangına Bartın, Devrek, Karabük, Safranbolu itfaiye ekipleri müdahale etti. Hepimize geçmiş olsun.” Diyor. Peki, ülkemizde 1993 yılından beri yasak olmasına rağmen masrafsız ve çabuk bir yöntem olarak görülen anız yakma eyleminin bir de tasvip edilen yanı mı var anlayamıyorum. Biraz araştırma yapıp, uzman açıklamalarına baktığımda, “Yanlış üzerine yanlış yapmaya devam mı ediyoruz?” Sorusuyla yıkılıyorum.
Öncelikle anız ne demek kısaca açıklayayım: Toprak içinde kalan bitki kökü, nadasa bırakılmaksızın ekilen tarla, mısır sapı, biçilmeden toprakta kalan saplar, tarla sınırındaki otlar (hendek veya tümsekler), tarla bozumu, hasat zamanı, nadasa bırakılan tarla, iğde dikeni gibi anlamlar taşıyor. Ancak genel itibariyle, tarımsal üretim sonucunda biçilmiş olan tahılların toprakta kalan kök ve sap artıklarınaanız adı veriliyor.
Anız yakmak sadece yangınlara davetiye çıkarmıyor aynı zamanda verimliliği de düşürüyor!
Uzmanlar anız yakmanın toprak verimliliğini düşürdüğünü öne sürüyor. Anız yakmak, Bir toprakta ne kadar çok ve çeşitli türde bitkisel ve hayvansal canlı yaşıyorsa toprağın verimliliği o kadar arttığını belirtiyorlar. Anız yakılırken toprağın yüzeyinde ve 2-3 santimetre derinliğindeki bütün canlılar yok edildiğini ve anız yakılan yerlerde toprağın tekrar eski haline gelmesi için uzun zamana ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapıyorlar.
Anız yakıldıktan sonra toprağın eski haline gelmesi 100 yılı buluyormuş!
Topraklarımız anız yakıldıktan sonra un gibi toz şeklini alıyor. Eski verimliliğini kaybeden toprak, üretimdeki mahsulü de etkiliyormuş. Ucuz yollarla yabancı otlarla mücadele etmeye çalışan çiftçilerimiz kâr ettiklerini düşünürken, toprağın su tutma kaybı, tarımsal sulamada toprağın erozyona uğraması ve verim kaybı göz önüne alındığında maalesef ki kazancın yüzde 80’i azalıyormuş. Toprak yeniden eski formunu kazanabilmek için 100 yıla ihtiyaç duyuyormuş. Kâr etme düşüncesindeki çiftçi uzun vadede zarar ettiğini nasıl bilmez anlayamıyorum.
Ayrıca, 01 Kasım 2016 tarihli Çevre ve Orman Bakanlığı’nın “Yol Kenarları ile Meralarda Anız Yakılmaması Hakkında” Resmi Gazete’de yayınladığı genelgede, “Yakılan anızla birlikte çıkan duman hava kirliliğini artırmakta, atmosferdeki karbondioksit oranını yükseltmekte ve yol kenarında yakılan anızlar da karayollarında görüş mesafesini kısaltarak ölümle biten trafik kazalarına sebep olmaktadır. Ormanlara yakın tarım alanlarında yakılan anız ateşi, rüzgârın etkisi ile ormanlık alanlara ulaşarak yangınlara sebep olabilmektedir. Anız yakma, komşu tarlalardaki henüz hasat edilmemiş ürünlere, meyve ve bahçelere zarar vermektedir. Anız Yangınları; ürünün biçilmesi sırasında yere düşen ürün tanelerini yakmakta dolayısı ile bu ekosistemde yer alan hayvanların bu besinlerden mahrum kalmalarına yol açmakta, yakılan anız ateşi sonucu ahşap telefon direkleri de yanmaktadır. Ülkemiz için maddi ve manevi kayıplara neden olan anız yakma, kaybolan doğal kaynaklarla birlikte peyzaj yönünden de kötü görüntü sergilemekte ve telafisi mümkün olmayacak zararlar vermektedir.” Diyerek anız yakmanın neresinden bakarsanız bakın zararlı olduğunu belirtmiştir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 31.12.2018 gün ve 30642 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “2872 Sayılı Çevre Kanunu Uyarınca Verilecek İdari Para Cezalarına İlişkin Tebliğ (2019/1)” de 01.01.2019 tarihinden itibaren uygulanacak idari parasını gerektirecek fiiller ve bu filler nedeniyle uygulanacak para cezaları, yayımlanmıştır. Bütün bunlara rağmen hala anız yakmayı düşünen varsa tekrar düşünsün. Bunun uygunluğu, oluru yok maalesef. Ülkemiz bu bağlamda bilinçli hareket edecek çiftçilere emanet edilmeli. Her türlü hayati tehlike arz eden ‘anız yakma eylemi ’ne devam edenlere sadece para cezası değil, hapis cezası da getirilmeli.
Bu toprak bizim, bu mahsul bizim, bu ülke bizim. Bir karış toprağın