Her sabah uyandığımızda ya dünü hala bırakamamış ya da yarına hazırlanmanın telaşıyla bugünü tutturamamışızdır. Bugün yapılacaklar listesi bile planlamaların arasında ya hep geçmişin izleriyle yoğrulur ya da bir adım ötesine erişmek için kavrulur. Hazır olduğuna inandığımız hiçbir şey olmadığı gibi, hazır olduğumuzu hissettiğimiz anlar da nadirendir. Ya imkânlar el vermez hazır hissetmeye ya da imkân varsa dahi istek kalmaz geçen zaman sürecinde…
Peki, doğru zaman ne zaman?
Herkes için farklılık göstermekle birlikte, her ne yapıyorsak yapalım hep bir strateji üzerinden ilerleme kaydetmemiz hatırlatılır en keskin kişisel gelişim alanlarında… Hep bir planlama, hep bir hazır olma durumu öne sürülür. Önceleri ben de bu alanda doğru stratejiler geliştirip, doğru zamanı bulma konusunda bir adım geride zamanın geleceği anı bekler dururdum. Şimdi farklı düşünüyorum. Pişmanlık yerine, ana odaklanmaya çalıyorum. Çünkü zamanla, yani geçen zamanla, günler, aylar, haftalar derken yılları ardımızda bıraktığımızı anlayıp, hep bir şeylere gecikmenin telaşıyla vazgeçişlere gebe bir hayatı sürdürdüğümüze inanmaya başladım. Yaşanılan her tecrübe bir sonraki adımı atmada tereddüt ve şüpheciliğe yol açarken bir de baktım ki, yapacaklarıma yetişememiş, o bir adım geride beklemenin hiçbir faydasını görmemiştim.
Doğru zaman mı?
İşte tam da oraya geliyordum. Doğru zaman gelecekle ilgili hedeflerde beklenilecek, düşünülecek zaman değil… Doğru zaman bu an, şimdi, hemen. İsteklerin doruğa ulaştığı, heyecanın taze olduğu, yapılacaklar listesinde tiklenmeyi bekleyen onca şeye hemen şuan, ulaşma arzusu henüz geçmemişken adım atılmalı.
Kitap mı yazmak istiyorsun? Neyi bekliyorsun, başla!
Eğitim hayatına mı devam etmek istiyorsun? Neyi bekliyorsun, başla!
Duygularını birilerine açmak mı istiyorsun? Yürü durma, zaman daralıyor!
Yabancı dil mi öğrenmek istiyorsun? Yaşı mı var bu işin, hemen al eline kitabı…
İşini mi beğenmiyorsun? Değiştir, mutlaka senin için daha iyisi olacaktır.
Para mı kazanmak istiyorsun? Bakış açını değiştir.
İmkânın mı yok? Üzülme, yardım istemekten çekinme, sakınma insanlardan. Mutlaka vardır bir yolu. Sen umut et, yeter ki bir adım at, gerisi gelecektir.
Çok uzun zaman alır diye mi düşünüyorsun? Bak ardına nasıl geçti seneler, anlayabildin mi?
O halde neyi bekliyorsun, kimi bekliyorsun?
Şartlar hiçbir zaman istenilen zamanda, istenilen kadar şekillenmeyecek.
Tek şekillenecek olan var, o da sensin.
Düşün! En iyileri düşün. Hedeflerinin en uç noktasına gelmiş, başarıyı avuçlarında geliştirip tüm dünyaya yaymışları düşün. Çoğu imkânsızlık içinde ulaştılar o isteklerine. Şuan milyonların önünde birer örnek oldular. O halde beklemenin bir anlamı yok bu hayatta. Neyi arzuluyorsan ve senin olması, sana değer katması için dua etmeye başladınsa, biraz da isteklerine koşmak senin elinde, benim elimde, onun elinde.
Her şey insan için. Her mücadele bir gün meyvesini verecektir.
Yeter ki vazgeçme!