Birçoğumuz eleştirilmekten korktuğumuz için ya olayların dışında kalırız ya da sert kabuklar içinde. Benim de eleştiriyi kabul etmekte zorlandığım çok zamanım oldu. Özellikle de güven duymadığım insanlardan alacağım eleştirileri doğru yönlendirememe kaygısı taşıyordum.
Sert bir kabukla kendimi kapatıyordum. Dışardan gelecek bir çıtırtıyla kabuğum kat kat oluyor, içimdeki beni sıkıştırıyor, vicdan muhasebesi yaratıyordu. Uzun soluklu bir dönem sonunda öz eleştiriyi keşfetmeye başladım. Bu keşfim önce kendimi tanımama izin verdi, sonrasında incindiğim duyguların zamanla olgunlaştıran birer yol gösterici olduğu fikrini kazandırdı.
İnsan kendini eleştirdikçe duygularını tanıyor, tanıdıkça eleştiriyi karşılaması da dolu dolu oluyor. Uzun soluklu deneyimlerle kazandığım öz eleştirim geliştikçe, hayatta hataların her zaman olabileceğini de kolay kabullendim.
Eleştiri kimden gelirse gelsin, tarafsız bir şekilde dinlemeyle başladım işe. Karşı tarafın olumlu ya da olumsuz cümlelerini önemsediğimi hissettirdim. “Haklısın ancak bu durumu şöyle değerlendirmiştim, dediklerin de aklımda bulunsun… Evet hata yapmışım, düzeltmeme yardımcı olur musun? … Fark ettiğin ve önemsediğin için teşekkür ediyorum.” Gibi cümlelerle de destekledim.
Aynı konu üzerinde kendi eleştirimle örtüşen ya da zıtlaşan fikirleri değerlendirdim. Hem destek aldım, hem destekledim. Bu süreçte öz eleştirinin 10 altın faydasını keşfettim ve yeni keşifler için farklı deneyimlere yol açtım.
Bu 10 altın faydayı aşağıda kalemim yettiğince sıralamaya çalışacağım. Umarım sizin de zamanınızı çalan, gereksiz hırs yaratan ve çevrenizle ilişkilerinizi zorlayan durumlara bir nebze de olsa çözüm olur.
Öz eleştirinin hayatıma bahşettiği 10 altın fayda;
*Kendinle barış içinde olursun. Önceliği kendine verdiğinde, kendini dinlersin. Hatalarını önce sen görürsün ve en hızlı şekilde düzeltme fırsatı sunar. Bu da başarıyı tetikler.
*Kendini anlamanı sağlar, huzur verir. Kendini anlama ihtiyacından doğan kendinle çatışmayı ortadan kaldırır.
*Kendine karşı dürüst olmanı sağlar ve dürüstlük yaşandıkça artan bir olgu olduğu için, kendi çemberin dışında da güvenilir biri olmanı sağlar.
*Kendi hatasını kabullenen, başkalarının hatalarını da olgunlukla karşılayabilir. Bu durumda seni, yakın çevrende daha çok sevilen bir insan haline getirir.
*Hiç kimsenin mükemmel olamayacağının farkında olan öz eleştiri, duygudaşlık yeteneklerini de geliştirir. Felsefesi mükemmeli değil, iyiyi ve doğruyu yakalamaktır.
*Hataların tekrarından korur, ders çıkarmana yardımcı olur, olgunluk kazandırır.
*Hatalardan, yanlışlardan kurtulma zevki verdiği için içsel bir özgüven sağlar. İyimserlik, hoşgörü ve nezaketi artırır.
*Kendini eleştiren, kendisinin farkında olan başkalarının tenkitlerine karşı da tahammüllü olur. Çevreye karşı sağlam bir tahammül geliştirmeye yardımcı olur.
*Kibirden ve fesattan uzaklaşmanı sağlar.
*Kendini olduğun gibi sevmeni destekler. Bu sosyal çevrene de yansır. Çünkü kişi kendini nasıl seviyorsa başkalarını da öyle sever.
Maalesef herkes, başkalarını eleştirmede yarışıyor sanki. Başkalarının hatalarından ziyade kendisine dönüp bakma fırsatını yakalayacak öz eleştiri ile. Aslında eleştiri, iğneyi başkasına, çuvaldızı kendimize batırmaktan ibaret olmalı. Kolaylıkla başkalarına karşı yapılan eleştiri, duygudaşlık (empati) yetimizi zedeler ve kibrimizi artırır.
Biz insanlara düşen tevazu ve acziyeti bilmektir. Bu da insanın kendi nefsine dönmesi, zaaf, hata ve kusurlarını görmesiyle mümkündür. Buna “nefis muhasebesi”, yani “öz eleştiri” denir. Tüm güzelliği, hoşluğu ile hayatınızı değiştiriverir.