Otobüste bir Çin’li..
Kimse yanına yaklaşmıyor.
Adam yaşlı, kendi halinde ve tedirgin.
Adam yalnız.
Herkesin gözü Çin’li adamda.
Adam üzgün, adam suskun, adam Çin’li.
2020 yılına damga vuran, Dünya’yı etkisi altına alan ve korkutan olaylardan biri de haliyle ilk Çin’de görülen ve sıklıkla ölümle sonuçlanan Corono Virüsü. Herkesin artık öğrendiği üzere Corono Virüsü, üst solunum yolu hastalıkları belirtileri olan burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı ve ateş gibi belirtilere sahip. Bu virüsler bazen zatürre gibi alt solunum yolu hastalıklarına yol açabiliyor. Özellikle, kalp, akciğer hastalığı, bağışıklık sistemleri yetersizliği veya yaşlı olan kişilerde daha sık görüldüğü için de “Yaşlı olması gereği bağışıklığı da düşükse hasta olabilir mi?”, “ Yakın zamanda Çin’e seyahat etmiş mi?”, “Ne zamandır Antalya’da?” gibi soruların akla gelmesiyle beraber yanına kimse oturmuyor adamın.
Otobüse bindiğimde havasızlık sebebiyle adamı fark etmeden evvel pencerelere yakın olanlardan rica ettim, pencereleri açtırdım. Adama baktığımda, sıkılmış, bunalmış, gitmek isteyip, gidemeyen gözlerle bana baktığını hissettim. Kimse konuşmuyordu, sadece bakışmalar vardı.
Derken biri sessizliği bozdu.
Kadın; “Where is your mask?” (Maskeniz nerede)
Adam suçlanmış fakat mağrur bir tarzda; “I’m not ill, so I am not using mask. Aboutyour mask?” (Hasta değilim, maske kullanmıyorum, sizin maskeniz?)
Kadın; “I’m a Turk!” (Ben Türk’üm)
-----
Güler misin, ağlar mısın?
Türk olmanın üstünlüğü mü, yetersiz İngilizcesine karşılık verecek cevap bulamayışımı anlamak ne mümkün…
Çinli adam, Türkçe konuşmaya başladı. “Ben 10 senedir Türkiye’deyim ve uzun zamandır ülkeme gitmedim. Eşim Türk, İstanbul’da yaşıyorum. Bir aydır sokağa çıkmakta zorlanıyorum.” Dedi ve indi.
Bu ara zordu Çinli olmak. Adamın çaresiz kesik kesik konuşması ve kendini ifade etmeye çalışmasına üzüldüm açıkçası.