Yaşamın içinde hepimizin belli olaylar karşısında belli beklentileri vardır. Beklentiler zaman içinde yorucu bir hale gelince içinde çıkılmaz bir hal alırken, hem dostlukları zedeler hem de beklentiye giren için zorlu bir dönemde belli kayıplara neden olur.
Kimisi girdiği yazılı ya da sözlü mülakattan, iki güler yüz gördü diye yüksek beklentiyle çıkar,
Kimi arkadaşına beklenti duyarak yardım eder,
Kimi sevdiği gibi sevilmeyi bekler,
Kimi başarılı olduğu alanda beklentiye girer, takdir bekler,
Kimi borç bekler, kimi alacak bekler,
Kimi karısının sevinçle kapıyı açmasını, sıcacık sofraya buyur etmesini,
Kimi kocasının bir gün olsun elinde çiçeklerle kapıyı çalmasını,
Kimi duyduğu güzel bir sözün gerisini,
Kimi çocuğunun derslerinde tam puan almasını,
Kimi söylediği bir sözün atom etkisi yaratmasını,
Kimi cennete gideceğini,
Kimi cehennemi yok edeceğini,
Kimi sevgiyle her şeyi çözümleyebileceğini…
Bekler de bekler…
Hep olumlu beklentiler, hep umut edilenleri bekler.
Beklentiler arttıkça hayal kırıklarının da aynı ölçüde artacağını beklemez ama.
Umudunuzu kırın, imkânsızdan vazgeçin demiyorum. Ama beklentiyi yükselttikçe, beklenmeyen etkilerin hayatı nasıl da olumsuz etkileyeceğini görmenizi istiyorum.
Hayatın sürprizlerle dolu olduğu gerçeğinde sürprizlerin hep olumlu olacağını düşünmek yorar insanı. En kötü sürprizi düşünüp, bir tık iyisine sevinmektir yaşamın mutluluğu.
Mutluluğu yakalamak neden kendi elimizde anlaşıldı mı şimdi..
Beklentini düşür, mutlu ol. Her şeyi olduğu gibi bırak, iyi olması için çabala, umut et, kırılmaktan korkmadığında başardığını anlayacaksın.
Çünkü beklenti kırar, beklenti üzer, beklenti yorar, beklenti umut edilenleri öldürür kimi zaman. Kontrol hep sende olsun, umudunu yitirmeden olabilecekleri, yaşanabilecekleri en asgari düzeyde hesaplarsan, kırgınlıklara çare de en asgari düzeyde bulunabilir.