Hiç kahve falına baktınız ya da baktırdınız mı?
Şimdi ‘öyle şeylere inanmam’ diyenleriniz de olacak elbet. Kimse bilmez yarının ne getireceğini tabi ki. Ancak karşısındaki kişiye göre belli konularda öngörü sahibidir, bir adım ötesini hesaplamak hiç de zor olmaz onlar için.
Arkadaşlarla bir araya gelindiğinde genelde kızların arasında çok olur, “hadi iki yalan at da keyfimiz yerine gelsin” denir ve fincanlar hooop çevriliverir. Bilirsin, bu fal işi her ne kadar yalan da olsa, bilinçli bir şekilde o havada uçuşan cümleleri hayal eder, yaşarsın adeta. Aman kötü bir şey densin ya da fena olaylardan bahsedilsin istemezsin.
Hep bolluktan, bereketten, aşktan, bebekten, çocuktan, temiz evraklardan, akan sulardan, gelecek paradan, uzun süre görüşmediğiniz eski dosttan bahsedilsin istersin. Özleyen biri var, bekleyen biri var, dargınlık sona erecek, hastanız iyileşecek, göz aydınlığı saracak haneni, beklediğin işten olumlu dönüş olacak, evden biri elinde bayrak taşıyacak… uzar da gider bu güzel beklentiler.
Daha da şekillenip kafanda kurduğun o hedeflere, hayallere, beklentilere uyuyorsa o iki yalandan biri, mest olmuş halde dinlersin falcının söylediklerini.
Nerden geldim bu fal muhabbetine, anlatayım. Ara sıra keyfim yerindeyse, ben de yarenlik olsun diye bir iki fincan bakmışlığım ya da ‘hadi, bi de sen bak bana bakalım’larım vardır. Uzun uzun anlatırım gördüklerimi, hikayeleştirir, bir ucundan tutar, öbür tarafından serbest bırakırım.
Güzellikleri görür, kötülükleri yok sayarım. Dinleyen arkadaşım sorulara başladıkça tatlı bir tebessüm sarar bizi ve hayallerle şekil almaya başlar, fincanın çatlayıp kurumuş kahve bulaşıkları…
Yine bir gün çok sevdiğim bir dostumla (okuyunca kendisini anında çözecek canım benim) kahvemizi içtik, kapattık. Onun da herkes gibi umutları, istekleri, kararsızlıkları vardı.
Bir cesaret bekliyordu kendi yüreğinden. Acabalarla bir türlü yol alamıyordu, e biraz itelemek hem ona iyi gelecek, hem de hedefine biraz daha yaklaştıracaktı.
Ben de baktıkça gördüm, gördükçe söyledim tek tek, aklından geçirdiklerini onayladım, aradaki sorulara cevaplar da bulduk. Çok zaman geçmedi, tek tek söylediğim her şeyi yaşamaya başladı.
Ben de inanamıyor, şaşırıyor, her yeni oluşumda kendi cümlelerimi duyuyordum. Mutluluğunu paylaştıkça artan umuduyla yeniliklere daha cesurca imza atıyor, her adımında baktığım fallardan bahsediyordu. Şimdi arzuladıklarına sahip, mutlu bir kadın.
Her şey inanmakla başladı, fal sadece bir aracı oldu hedeflerini dillendirmekte, isteklerinin olacağına inanmakta. Sadece bir köprüydü benim geliştirdiğim, herkesin köprüsü başkadır, kimi umut veren cümlelerle yeniden doğar, kimi aydınlığı avuçlarına koysan anlamaz yıkar.
Tüm güzellikler sarsın etrafını, hedefine bir kala umut bekleyenlerin. Hep söylerim, neye inanıyorsa onu yaşar insanoğlu. Sorgusuzca, tüm benliğiyle, hiç ödün vermeden inanmakla başlar her şey.
Arada bir giderim yanına, fallara düşen dileklere bir bakalım derim, gülüşürüz.