Cumartesi günü Sarısu Kadınlar Plajı’ndaydım. Yenilenen ve 5 yıldızlı otel seviyesinde olacağı iddia edilen plajın son halini görmek için havaların ve deniz suyunun yeterince ısınmasını (soğuk suya parmağımı dokunduramam) iple çektim.
Güvenlikle selamlaşıp çanta kontrolünün ardından koşar adımlarla içeri daldım. Gözlerim fal taşı gibi açılmış, yenilik arayışı içinde her yeri taramaya başladım. Daha önceleri de severek gittiğim, bazı aksaklıklara rağmen, yemyeşil doğası, manzarası, kuş sesleri içinde Antalya kadınları için harika bir seçenek olduğunu düşündüğüm Sarısu Plajı’nda her şey yerli yerinde, geçen seneden farksız geldi.
Bu sene sosyal medya hesaplarında gereksiz tepki alan bir konu hemen gözüme çarptı. Zaten yetersiz sayıda olan (yeni siparişler verilmiş denildi) şezlong ve şemsiyenin 5 TL karşılığında kiralanmasına şaşırmadım, aksine sevindim.
Üç şezlongu birlikte kullanan uyanıklardan, tek bedende can olmuş henüz doğmamış bebesine ekstradan şezlong edinen zeki(!) hamişlerden, hiç kullanmadığı kapalı duran şemsiyeyi, belki açarım diye ayağının ucundan eksik etmeyen teyzelerden, arkadaşlarım gelecek diyerek birer havluyla sahiplenilmiş yerlerden ve bu bahanelerden dolayı oturacak yer bulamayan, sabahın sekizinde gelmeyi akıl edememiş benden çok sıkılmıştım.
5 TL ile kurtulduk mu bunlardan, tabii ki hayır. Ama hafif de olsa caydırıcı, ödediği paranın hakkını arayan kadınlar çoğunlukta artık…
Plaj sorumlularıyla ve gelen misafirlerle biraz sohbet ettim. En öncelikli konuşulan sorunları özetleyerek geçeceğim.
- Otoparkın yetersiz, aracın fazla olması nedeniyle sıkışıp kalan araçların, park ederken kaporta yerleri sürtülmüş ve sessiz sedasız oradan uzaklaşıp gidilmiş. Aracını yaralı gören vatandaş güvenliğe sarmış.
- Tuvalet bakımı düzenli yapılmaya özen gösterilse de, kâğıt peçeteler çantalara atılmış ve bir türlü yetiştirilememiş. Peçetelerin ve diğer atıkların çöpe değil, klozete atılması nedeniyle tıkanıklıklar ve arızalı tuvaletler meydana gelmiş. Sabunluktaki sıvı sabunlar şampuan niyetine lavabolarda saç yıkanarak tüketilmiş.
- İnsanlık ve görgü kuralları namına personelin yaptığı uyarıları caydırıcı bulmayanlar, “Sen şemsiye-şezlongunla ilgilen, devlet misin”? Diyerek kaba tavır sergilemiş ve yaptığından da geri kalmamış, duyarsız tavrına devam etmiş.
- Şampuan ve saç kremi getirilmesi yasak olduğu, güvenlikte kontrol edildiği halde saklı gizli duşta kullanılmış ve ayağı kayan sakatlanan vatandaş dikkate alınmamış.
- Sözde okumuş kesim, yan komşunu beğenmemiş, hakir görmüş ve personelden komşuların yerini değiştirmesini istemiş. Yine mesleğiyle ve tahsiliyle egosu tavan yapanlar uzlaştırıcı bir dil yerine tahsiline yakışan(!) edayla ortalığı karıştırmış.
- Çayır çimene katkı olsun anlayışıyla çocuğunun atık maddesini tuvalet yerine ağaç kenarına bıraktırmış, uyarınca da “bir şey olmaz toprağa karışır” diyerek çocuğuna ve kendine hayvan muamelesi yapıp gübre muhabbetine girmiş.
Dahası da var. Yaşanılanlar karşısında mağdur(!) edebiyatıyla savunma yapanlar, bunca şeye rağmen verdikleri 5 TL’nin hesabını sormuşlar.
Yapmayın, gözünüzü seveyim yapmayın, bilhassa erkeklerin dağınıklığı ve düzensizliğinden rahatsız olduğunu her fırsatta dile getiren, geleceği şekillendiren kadınlar, onları yetiştiren de biziz. Bu toplumu azıcık şaşırtıp kendimize çeki düzen vermemizin zamanı gelmedi mi?
Sorunlar için bir tek çözüm geliyor aklıma. Onu, bunu eleştirirken omzuna alacağın insanlık yükü.
O belediye şöyle, bu böyleydi, bu şunu yaptı, öteki bunu diyerek laf kalabalığı yerine, bu güzel şehrin vatandaşı olarak, bir birey olarak, ben ne yapabilirim demek. Başkasının çöpüne laf atıp, büyük büyük konuşurken, personel seni uyarınca da; ” işin ne topla, boşa mı para veriyorlar size” diyeceğine, örnek bir vatandaş olarak hem yanındakini utandıracak, hem de insanlık dersi verecek şekilde davranmak zor olmasa gerek.
5 TL karşılığında mekânı satın aldığını zannetmek yerine, anlayış ve hoşgörüyü elden bırakmadan, fedakârlık yapmış gibi değil, yapılması gerekeni yapmış gibi hissederek yaşamak.
İnsanlık da bu değil mi zaten.