Anası birden hiddetlenerek ayağa kalkmış. “Sen utanmaz mısın, delirdin mi, Hoca Şamil hem doğulu, hem de kökü Ermeni derler. Baban verir mi seni elin Kürt’üne? Ağabeylerine ne derim ben şimdi? Örtmendir diye kimsenin sesi çıkmaz, kimseye de bir zararı yokmuş, çocukları da pek severmiş duyarız emme veremeyiz seni ona kızçem, aklını başına topla hele.”
Bütün gece ağlamış ama nafile. Ertesi gün okula anaları götürmüş çocukları. Pembe teyze de, Turan’ın çantasına iliştirivermiş işlediği sarı mendili. Şamil yolda çocukların yanında çakır gözlüsünü göremeyince okulda sormuş Turan’a. Turan çantasından çıkardığı mendili uzatmış “Halam sana hediye yolladı, dün gece çok ağladı öğretmenim” Şamil anlamış anlamasına ama gönül razı olmamış. Memuriyeti gidecek diye reşit olmayan Pembe’yi de kaçıramamış. Ama bir mektup yazmış. Pembe teyze o mektubu hiç anlatmamış bize demek. Biz de hiç sormamış mıyız acaba?
*****
Senesine amcasının oğluna nikâhlamışlar. Hiç sevmemiş cılız oğlanı, küçüklükten de sevmezmiş. Çocukları da olmayınca, üstüne kuma getirmek istemişler. On yıl imam nikâhıyla evli kalan Pembe teyze de günden güne eriyen anasını da alıp kaçmış gelmiş köyünden Antalya’ya. O yıllar yeni kurulmuş dokuma fabrikasında çalışıp, kazanmış ekmeğini.
Ağabeyleri bir süre peşine düşmüş ama döndürememişler yolundan. Şehirde bacısı bildiği bir ablasının yanında kalmışlar sonra bizi buyur ettiği sevimli müstakil evi önce kiralamış, sonra satın almış. Şamil öğretmen de Pembe teyze evlendikten hemen sonra sıtmadan vefat etmiş. Pembe teyze birkaç sene sonra da babasını kaybettiğini söylerdi.
Yeri geldiğinde bize “sizler yokluk mu gördünüz a gızçelerim” Derdi, anlamazdık. Şimdi anlıyorum. Yokluktan kastı sevdiği başka diyarlardan diye istemediği bir evliliğe zorlanmış, kıymet görmemiş sonunda kaçmış, kendi yokluğundan varlık inşa etmiş. Şimdi etrafıma bakıyorum da bunca yıl 60 sene hiç başkasına gönül vermemiş, kavuşamadığı sevdasını anmış durmuş bir kadının yokluktan kastı başkaymış.
Şimdi kim kiminle isterse yuvasını kuruyor, buna rağmen sevdasını hiçe sayıyor, ayrılıyorlardı. Anası, babası razı gelmediği için yuvasını kuramayan, başkalarının hazırladığı yuvada huzur bulamayan ne Pembeler vardı kim bilir bu diyarlarda. Doğru söylersin be Pembe teyzem, biz yokluk görmedik. Sevdiğimizi aldık, ömrümüze ömür ekledik. Belki hayatın acı, çıkarcı telaşında kıymetini kimi zaman bilemedik ama doğru dersin, biz senin gördüğün yokluğu çok şükür öğrenmedik.
20 sene evvel hatıratımdan aldığım notlarla yâd ediyorum sevdaya dair bu özel kadını. Nereli olduğunu çok sonra öğrendim. Annemler anlattılar seneler sonra. Bulgaristan’dan 1930’lu yıllarda Lüleburgaz’ın köyü Emirali’ye yerleşmiş, zamanında Türk ve Müslüman oldukları için yerinden yurdundan edilmiş, zulüm görmüş göçmen bir ailenin kızıymış Pembe teyze. Senelerdir hiç haber alamadım. Yaşıyorsa ömrü bol olsun, Şamil’ine kavuştuysa da Allah rahmet eylesin.
Bu zamanın sevdasını yaşayanlara…