8) TASARRUF ENERJİSİ,En önemli bir enerji koruma kaynağı olarak bilinmektedir. Yani tüm mekanlarda, fabrika ve endüstri işletme alanlarında sokak ve caddelerde tüketilmekte olan elektrik enerjisinin hoyratça kullanılmaması bakımından kişiler ve kurumlarca ciddi manada koruma altına alınması gerekmektedir. Gerekli olmaması durumunda enerji anahtarları ve kapanlarının akımı kesmesi yönünde uygulamaları dikkate almaları gerekir. Evlerimizde ve kurumlarda, işletmelerde gerekli olmaması durumlarda anahtarlarının kapatılması gerekir. Bunun temini için tüm kurumlarda, okullarda ve toplumun her kesiminde eğitim çalışmaları yapılarak enerjinin tasarruflu kullanılması noktasında çalışmalar yapılmalı bu konuda adeta bir milli seferberlik faaliyetine girişilmelidir. Enerjiyi çok çeken armatürlerin yerine daha tasarruflu malzemeler kullanılmalıdır. Gün boyunca yanan sokak lambaları üzerinde disiplin sağlanmalıdır. Sanayide enerjiyi çok fazla harcayan hantal teknolojilerin yerine tasarrufa dayalı malzeme ve materyallere yer verilmelidir. SONUÇ OLARAK ; Ülkemizin ulusal enerji politikasına dayalı olarak yukarıda açıklamaya çalıştığımız bilgi ve belgeler ışığında hareket edilmesi halinde enerji açısından günümüzdeki dar boğaz ve toplumsal sıkıntıların en aza indirilebileceği konusunda kanaat mevcuttur. Sunduğum anlatım nezdinde her alanda sürdürülebilir kalkınmamıza katkı sağlanabileceğini bildirir görüş ve müşahede raporudur. RAPOR EKİDİR.Yukarıda 20 Aralık 2015 tarihli olup dokuz sayfadan ibaret görüş ve müşahede raporumuzun özünden ve ana temasından hareket etiğimizde nükleer enerjinin sonuçlarından kaynaklanan durumla yüksek oranda kükürt içeren kömür ve diğer fosil yakıtların kötü ve plansız kullanımından kaynaklanan kanser vakaları insanların sağlığına ve ekonomilerine devasa ölçekte zarar verir hale gelmiştir. Ülkemizin hastanelerinin ve diğer tedavi kurumlarına ait hayati istatistiklerinin incelenmesi sonucunda son yıllarda kanser vakalarının yer yer yüzde yüz arttığı yolunda korkutucu ve ürkütücü sonuçlar verdiği görülmektedir. Nüfusun çok fazla yoğun olduğu kentlerde zaten motorlu araçların ekzos-yakıt sistemlerinden kaynaklana emisyon salınımları ( hava kirliliğinin oluşması) kanser vakalarını tetikler hale gelmiştir. Çarpık kentleşmenin bir sonucu olarak karşımıza çıkan bu manzara ortadayken, yenilenebilir temiz enerji kaynaklarımızı da kullanma yöntemlerini de düşünmeden bir de nükleer enerji sendromunu ortaya atmayı ,ülke gerçekleriyle bağdaştırma imkanımızın bulunmadığını düşünüyoruz. Kaynakların kötü kullanılması, enerji dizaynının yapılmaması ve topluma enerji kullanma kültürünün verilmemiş olması gibi olumsuzluklara odaklı olarak yalnızca enerji bazlı merkezin toplumsal maliyetler için büyük bir yük teşkil ettiğine, yalnızca kötü çevre ve kirletilen havadan çevreden kaynaklanan kanser, diğer hastalıklar yönünden insanların fakirleştiğine üzülerek tanık oluyoruz. Doğal kaynaklarımız ortadayken kafesindeki çıngıraklı yılana benzetilen nükleer enerjiye dikkatle ve temkinle yaklaşmamız gerekir.