Bir örnekle : 1980 li yıllarda Rusya'da chernobil nükler santralın patlaması sonucunda uzun menzilli çevrelere yayılan radyasyon nedeniyle çok sayıda insan kanserden öldüğü,kuzey rüzgarlarıyla sürüklenen radyasyonun öncelikle Karadeniz bölgesinde çift başlı buzağıların doğduğu,bir çok anne üzerinde düşüklerin yaşandığı, prometüre doğumların yaygınlaştığı, Bölgenin en önemli gelir kaynağı olan çayların radyasyon bulaşığı nedeniyle imha edildiği şeklinde olumsuz sonuçlar yaşanmıştır. Artan kanser vakaları da aynı olayın sonucuna bağlanmıştır.
Dönemin sanayi Bakanı'nın bile kanserden öldüğü söylendi. Yapılan bir sismik araştırmayla,1945 te Amerika'nın Japonya Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı nükleer bomba sonuca ölenlerin kemikleri ve genel olarak dokularında radyasyon kalıntıları tespit edilmiştir.
KESİNLİKLE BİLİNEN BİR GERÇEK MEVCUTTUR
Şöyle ki: Nükleer enerji endüstriyel üretim bazında teknik açıdan her türlü tedbirin alınmaması, adiseye temkinli ve dikkatli yaklaşılmaması sonucunda korkutan vaka ile karşı karşıya kalınacağı kaçınılmaz olur.
Enerjide dışa bağımlılık hali sonucunda enerjisiz kalmamak adına her türlü tehlikeye rağmen ülkemizde de nükleer enerjiye dönüş trendi gündeme getirilmiştir. Bu güne kadar olduğu gibi günümüzde de halen ülkemizdeki enerji ihtiyacının bir kısmını kömür ve petrol ürünleri gibi fosil yakıtlardan sağlarken açık kalan ihtiyacımızı da dışarıdan direkt elektrik enerjisi olarak diğer bir kısmını da mavi akım projesine dayalı olarak aynı şekilde dışarıdan temin etmekteyiz. Bu ise ekonomik istikrarımızı olumsuz yönde etkilemektedir. Diğer taraftan milli bütçemiz üzerindeki aynı tarzda etkileşim oluşturarak ülkemiz düzeyinde asla arzu edilmeyen büyük bir işsizlik hadisesine neden olmaktadır. İhtiyacımız olan enerjinin temini bakımından gelir kaynaklarımızdan çok büyük oranlarda pay ayırmak zorunda kalınmaktadır.
Büyük halk tabakaları arasında olduğu gibi binlerce üniversite mezunlarımızın işsiz kalıyor olmasının da sebepleri arasında enerji temininde kaybettiğimiz dövizlere de odaklı olduğu asla unutulmamalıdır.
PEKİ BUNA MECBURMUYUZ?
Hayır asla. NEDEN ?
Çünkü ülkemiz coğrafi, jeolojik, doğal kaynaklar, yer altı ve yer üstü zenginlikleri, güneş ve rüzgar bakımından bir lütuftur. Yenilenebilir temiz enerji kaynaklarıyla ilgili birincil ve sekonder pozitif sebepler göz önüne alındığında içinde bulunduğumuz şekilde dışarıya bağımlı olma hali çok üzücü ve kaygı vericidir. Enerji satın aldığımız dış ülkelerle aramızdaki organik ve ekonomik bağlantıları daima iyi tutma mecburiyeti vardır. Günün birinde şu ve bu şekilde o ülkelerle aramızda beklenmedik bir husumetin doğması durumunda, enerji ihtiyacımızın tehlikeye düşmesi halinde (Rusya ile yaşanan gerginlik örneğinden hareketle )endişeli geleceğe adım atmış oluruz. Ülke olarak buna asla izin verilmemelidir. Devamı haftaya...